Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MECLİS Başkanı Mustafa Kalemli, Milli Güvenlik Kurulu bildirisini, Meclis'e getirip "gövde gösterisi" yapmak isteyenleri uyarırken, "12 Mart 1971 günü Meclis'te yapılan yanlışlığı tekrar etmeyelim" demesi bizi, o günlere, 26 yıl öncesine götürdü...
* * *
O yıllarda MİLLİYET'in yıllıkları yayınlanırdı, o yıl Türkiye'de ve dünyada neler olmuş, Milliyet yazarları ne yazmış, çizerleri ne çizmiş...
Yıllığın "İç politika" bölümlerini de biz hazırlardık...
Kalemli'nin hatırlatmasından sonra, 1971 yıllığını kitaplıktan aldık ve "12 Mart" bölümünü okuduk...
"12 Mart Müdahalesi" on yılda, ordunun siyasete müdahalesinin dördüncüsüydü...
Birincisi "27 Mayıs", ikincisi "22 Şubat", üçüncüsü "21 Mayıs", bu iki ayaklanma bastırılmıştı, dördüncüsü de "12 Mart"...
* * *
YILLIKTA "12 Mart"ı anlatmaya şöyle başlamışız:
"12 Mart 1971 günü yazı işleri müdürünü Ankara'dan telefonla arayan büro şefi, radyoyu aç! dedi ve heyecanlı bir sesle ekledi:
- oldu! (x)
O anda Türkiye'deki saatler 12.55'i gösteriyordu. TRT Haber Merkezi'nin hazırladığı haber bülteninin okunmasına daha beş dakika vardı. Bu beş dakika, yazı işleri müdürüne beş yıl kadar uzun, gelmedi. Çünkü, günlerdir o da çok kişi gibi olacağı, bekliyordu. Banka soygunları, silahlı çatışmalar, molotof kokteylleri, bombalar, dinamitler, adam kaçırmalar ve anarşi içinde yüzen bir toplum...
Ve saat 13'ü vurdu...
Spiker, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Mart muhtırasını okumaya başladı."
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları verdikleri muhtırada "Cumhuriyet'in ağır bir tehlikeye düşürüldüğünü, partilerüstü anlayışla kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin kurulması gerektiğini, bu koşullar gerçekleşmez ise Silahlı Kuvvetler'in idareyi ele alacağını" belirtiyorlardı.
* * *
BİLDİRİ aynı gün Meclis'te okundu ve sadece bir milletvekili karşı çıktı; oturduğu yerden "muhatap değiliz!" diye bağıran kimdi bilir misiniz?
O gün Demokratik Parti Denizli milletvekili, bugün ise ANAP'lı Meclis Başkan Vekili Hasan Korkmazcan...
İşte Kalemli'nin "12 Mart 1971'deki yanlışlığı, şimdi hükümet eliyle Meclis'e taşımış oluruz" diye uyardığı "yanlışlık" budur...
Muhtıra Meclis'te okunduktan sonra Demirel hükümeti "muhtıranın Anayasa ve hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmadığını" da belirterek istifa ediyordu.
* * *
ŞİMDİ 26 yıl önceki "12 Mart muhtırası" ile 1997'nin "28 Şubat" MGK bildirisi birbirine benzetiliyor...
Benzetmenin imkanı var mı?
1961 Anayasası'nda "Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının hükümete muhtıra verebilecekleri, bunu Meclis'te okutabilecekleri hükmü var mıydı?"
Hayır!
* * *
YA şimdi?
Anayasa'da Milli Güvenlik Kurulu var, bu kurulun hükümete tavsiyelerde bulunacağı da var...
Dikkat edin "tavsiye", hükümet bu tavsiyelere uyar ya da uymaz, kendi bileceği iş...
Üstelik MGK üyeleri başbakan ve üç bakan...
Eğer bu tavsiyelerin, karşısındaysan orada itiraz edersin, bildiriyi imzalamazsın ya da "karşı oy"unu yazarsın...
* * *
HAYIR, bunları yazamayacaksan, önce "kumandanlarla tam mutabakat halindeyiz" diyerek uyum halinde olduğunu söyleyeceksin, sonra "biz kimlerle uyum halinde olduğumuzu biliriz" cevabını alınca da, dikileceksin, imzaladığın bildiriyi, Meclis'e getirip tartışacaksın...
Maksat belli...
* * *
ŞİMDİ bazıları "12 Mart"taki Demirel ile "28 Şubat"taki Erbakan'ı karşılaştırıp, Demirel'in hanesine puan yazıyorlar:
"Demirel hiç olmazsa 12 Mart'ta istifa ederken, bu muhtırayı Anayasa ve hukuk devletine" aykırı bulduğunu söylemişti.
İyi ama aynı Demirel o bildirinin gösterdiği istikamette kurulan, Erim hükümetine de bakan vermeyi kabul etmişti.
Bunu da unutmayalım.
* * *
ŞİMDİ bazıları da kendi kendilerine, ya da yandaşlarına bir "demokratlık nişanı" yakıştırıyorlar, herkesi de kendileri gibi "demokrat" olmaya çağırıyorlar...
Demek MGK bildirisiyle mutabık olup, altını imzalayanlar "demokrat", onlara "o halde niye imzalamadınız?" diye soranlar "faşist laik" öyle mi?
İsmet Paşa'nın ruhu şadolsun:
"Hadi canım sende!"
-----------
(x) Büro şefi, MİLLİYET'in Ankara Temsilcisi Orhan Tokatlı, Yazı işleri müdürü de bu satırların yazarıydı.