Hasan PULUR
ÖNCE cümlenin bayramı kutlu olsun...
Bayram günü, bir günlüğüne dahi olsa, şu süfli sorunlardan, sen ben dalaşından uzak durup, Müslümanlıkta hoşgörünün timsali Bektaşilerden birkaç fıkra anlatmayı uygun gördük...
Zira, tarihin deneylerinden sızıp gelen hoşgörüye bugünlerde o kadar muhtacız ki!
* * *
BEKTAŞİ'ye Ramazan'da sormuşlar:
"Çıksa bir dilberi ahu, olsa savm'u ramazan
Dilberi ahu mu efdal, yoksa savm'u ramazan?"
Yani, Ramazan'da oruçluyken karşına ahu gibi bir dilber çıksa, orucu mu tercih edersin, yoksa dilberi mi?
Bektaşi cevap vermiş:
"Fırsatı fevt etme zinhar, sür sefasını dilberin
Olur kazası savm'ın, olmaz kazası dilberin"
Yani, sakın fırsatı kaçırma, dilberin sefasını sür, zira oruc'un kazası olur ama, dilberin olmaz!
* * *
BEKTAŞİ'NİN Ramazan'da paradan yana çok sıkıntısı varmış, tanıyanlar
"Git camiye dua et, bu mübarek ayda Allah ne istenirse verir!"
Bektaşi camiye gidip duaya başlamış:
"Ya Rabbi, evine ilk defa geliyorum, bunlar gibi günde beş defa gelip seni rahatsız etmem! Borcumu ödeyecek parayı ver, bir daha gelmem!"
* * *
BEKTAŞİ, bir zenginin iftarında siyah havyar yemiş, tadı damağında kalmış... Bir Ramazan günü iftardan önce Eminönü'ndeki havyarcılar çarşısından geçerken, canı çekmiş, şuradan biraz alayım, demiş, fiyatını sormuş:
"Okkası (kilosu) 120 kuruş!"
Neee!
Devir, altın para devri, 120 kuruşa bir kuzu alınıyor, etin okkası dört kuruş, olacak gibi değil!
Cebinde ola ola 3 kuruş var, bu parayla havyar alması mümkün değil, yürürken Yahudi sarrafın altınları kasasına istif ettiğini görmüş, yanaşmış:
"Bezirganbaşı, bu altınlar senin mi?"
"Benim!"
"Şu beşibirlikler!"
"Onlar da!"
"Şu gerideki mecidiye yığını?"
"Bizim dedik ya, niye sorup duruyorsun?"
Bektaşi kesesini açıp, içinden üç kuruşu uzatmış:
"Al bunu da altınların yanına koy! Havyarı de sen ye, orucu da sen tut, namazı da sen kıl! Ben o'na vereceğim cevabı bilirim"
* * *
HOCA, bayram namazından önce vaaz ediyormuş:
"Ey cemaat, Allah halkın rızkını dört hisseye ayırmıştır. Ulema, din alimleri bunun birini sağ elleriyle, diğerin sol elleriyle tutmuş, üçüncüsünü ağızlarına alıp, dördüncüsünü halka taksim etmişlerdir!" deyince, Bektaşi aşağıdan bağırmış:
"O hissede dahi, hepsinin gözü kalmıştır!"
* * *
SOFTANIN biri, Bektaşi'ye sormuş:
"Siz ne biçim Müslümansınız, İslamın şartı kaçtır, onu bile bilmezsiniz... Söyle bakalım islamın şartı kaç?"
"Bir!"
"Be herif daha İslamın şartını bilmezsin!"
Bektaşi ağzının payını vermiş:
"Oruç, namaz bizde yok, hac, zekat sizde yok, bir Kelime - i Şahadet'ten başka ne kaldı?"
* * *
BEKTAŞİYİ zengin konağına iftara davet etmişler, iftardan sonra ev sahibi
"buyrun efendim teravih namazına!" demiş...
Herkes gibi Bektaşi de namaza durmuş, evsahibinin dikkatini çekmiş, namazdan sonra sormuş:
"Siz galiba abdest almadan namaz kıldınız!"
Bektaşi gülümsemiş:
"Siz namaz kılalım dediniz, kıldık, abdest alalım deseydiniz onu da yapardık!"
* * *
BEKTAŞİYE sormuşlar:
"Rakı içer misin?"
Ağır ağır cevap vermiş:
"Akşamdaaaan akşama!"
Bu defa
"Namaz kılar mısın?" diye sormuşlar, hızlı hızlı karşılık vermiş:
"Her bayram, her bayram!"
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr