Kitap vardır, sayfaları zor çevrilir. Kitap vardır, sayfaları çevrilirken fren yapar, takılır.
Kitap vardır, sayfalarını çevirmeye kıyamazsınız, bitmesin, son sayfaya gelmesin diye...
Oya Baydar ile Melek Ulagay’ın kitapları da “sayfaları çevirmeye kıyamadıklarınızdan...”
“Bir Dönem, İki Kadın
Birbirimizin Aynasında...(*)
* * *
Kimdir, kimlerdir bu iki kadın?
“Dünyanın ve Türkiye’nin 1940’lardan günümüze uzanan macerasına tanıklık etmiş, tanıklıkla kalmayıp olayların içinde yaşamış iki kadın. Gençliği, umudu, devrimci mücadeleyi, sol örgütleri, hapishaneleri, işkenceleri, sevdiklerini yitirmenin acısını, mülteciliği, sürgünü, eve dönüşleri, İstanbul’dan Filistin kamplarına, Güneydoğu’dan Avrupa kentlerine savrulan yaşamlarını” anlatır iki kadın...
Peki niçin?
Devrim için.
Biri Filistin kamplarındayken, diğeri Avrupa’nın ortasında birbirlerini tanımasalar bile, aynı amaç için habersiz...
Devrim için.
Kitabın biçimi, karşılıklı anlatım, “Oya” Doğu Almanya’daki TKP’yi anlatırken “Melek”, Filistin kamplarındaki Türkiye kökenli örgütleri...
* * *
Ya tanıklıkları?
27 Mayıs’a, 68 olaylarına, solun yükselişine, 1 Mayıs’lara, 12 Mart-12 Eylül darbelerine, Kürt hareketlerinin başlangıç günlerine, kontrgerillaya; Ortadoğu’da, Amerika ve İsrail’in, Filistin’in haklarını yok etme planlarına, Doğu Bloku’nda yaşama, Berlin duvarının yıkılışına, sosyalist sistemin çöküşüne tanıklık...
Yetmez mi?
* * *
1987’de Oya Baydar’ı TKP’nin Doğu Almanya’daki yöneticileri sorguya çağırırlar; sanki Stalin mahkemelerinden biri.
Olayı şöyle değerlendirir:
“Burjuva partisiymiş, komünist partisiymiş yöntemler pek fark etmiyor. Parti içi demokrasi mekanizması çalışmayınca, gizlilik üzerine binince gayri ahlaki yöntemler, pis politika devreye giriyor.“
* * *
“Oya” sorar:
“Nasıl bir dünya istemiştik biz? Sen dağlara çıktığında, mezralarda dolaştığında, Filistin kamplarına kadar uzandığında nasıl bir dünyanın peşindeydin, o tasavvurun, ütopyan değişti mi? Benimki değişmedi...”
“Melek” yanıtlar:
“Değişmiş olsa niye uğraşıp duruyorum ki hâlâ şu yaşımda. Gidip bir sahil kasabasında, ayağımı uzatıp, kitabımı okuyup, yiyip içmek, bu keyif kaçırıcı konularla hiç uğraşmamak varken, niçin hâlâ dağ bayır dolaşarak, sürekli seyahat ederek, insanlara ulaşmaya, filmler yapmaya çalışıyorum ki?”
“Oya” da kendisini özetler:
“Siyasi, felsefi, ahlaki amacımız bakımından ben de hep aynı yöne döndüm. Ama dünyanın döndüğünün, değiştiğinin de farkındayım.”
* * *
Oya Baydar ile Melek Ulagay’ın kitabı, hem biçim, hem öz, hem de anlatım örneği bakımından bir belge..
Zaten onlar da yaptıklarının önemini biliyorlar:
“Tarihi sadece erkekler yazmamalı, tarih, erkeklerin insandan çok siyasete odaklı resmi tarihi olmamalı. Bizimki bir başlangıç, geçmişi yansıttığımız ayna da bizim kendi aynamız. Umarız devamı gelir, başkaları da kendi aynalarını tutarlar tarihimize.”
* * *
Bu kadar mı, bu kitap burada biter mi?
Pek biteceğe benzemiyor.
Oya Baydar, Özdemir Asaf’ın bir şiiriyle bu kitaba şimdilik noktayı koyuyor:
“Daha gidecek yerlerimiz var
Kalacak bir türkü söyler gideriz.”
————————————————
(*) Can Yayınları