Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İNSAN umutla yaşar, her kötü günün, her kara günün, iyileşeceğini, aydınlanacağını umar.
Oysa ilk anlarda hiçbir umudu yoktur, en hafifiyle “Ko gitsin rahvan” diyerek her şeyi akışa bırakır.
Oysa umut hiç umulmayan bir yerden, bir zamanda çıkar gelir.
Hele hainlikleri, alçaklıkları, sadakatsizlikleri gördükçe, yaşadıkça...
Ama hayat onu bırakmaz, karşısına öyle olaylar, öyle insanlar çıkarır ki!
* * *
MESELA Dr. Muzaffer Sertabiboğlu’nun anılarını karıştırırken karşınıza öyle bir anlar çıkar ki! (x)
Doktor, o tarihte Edirne’dedir, bir gün Hayrabolu’nun Çakmak köyünden “Fatma Abla” gelir, midesinden şikâyetçidir, doktor muayene eder, dinler, teşhis: Gastrit...
Doktor ecza dolabından eşantiyon ilaçlar verir, “Fatma Abla” koynundan soluk mendil çıkarır, içinden bir kâğıt para çıkarır, doktordan utanırcasına masanın kenarına koyar...
Doktor sorar:
“Abla sen buraya nasıl geldin?”
“Minibüsle...”
“Dönüş paran var mı?”
Yoktur:
“Burada bizim köyden bir bakkal var, ondan borç alırım!”
Doktor beş lirayı geri vermek ister, almaz, sonunda şartla razı olur:
“Minibüs iki buçuk lira, sen bir minibüs parası ver yeter!”
Doktor parayı zorla “Fatma Abla”ya verir.
“Fatma Abla” yoksuldur, “Roman”dır ve gururludur, onurludur.
Şimdi siz, böyle insanların yaşadığı bu dünyada yaşamak istemez misiniz, “Batsın bu dünya!” der misiniz?
* * *
DOKTOR, arabasıyla Eceabat’tan Çanakkale’ye geçiyordu, vapur yanaşırken merdivenden kaydı, sol ayağında adale kopmuştu, güçlükle dışarı çıktı, arabayla bir kenara geçti, hava kararmıştı, ağrı kesici, adale gevşetici bir ilaç bulsa...
Küçük iki öğrenci yanaştı:
“Amca hasta mısın?”
Hemen reçete yazdı, çocukları eczaneye yolladı, çocuklar biraz sonra geldiler ama ilaç etkisini göstermedi.
* * *
İKİ genç adama yanaştı, bir ilaç firmasının tanıtıcılarıydı, onlar da ilaç bıraktılar, bu ilaçlar da fayda etmedi. Direksiyon başında kıvranırken, iki genç daha yanaştı, durumu öğrenince, doktoru kucaklayıp arka koltuğa yatırdılar, biri direksiyona geçti, Çanakkale Devlet Hastanesi’ne gittiler, gerekli tedavi yapıldı.
Genç adamlar öğretmendi, üniversiteye görevli olarak gelmişler, öğretmen evinde yatıyorlardı.
Doktor yatıncaya kadar yanından ayrılmadılar.
* * *
SİZ, bu insanların yaşadığı bir dünya da yaşamak istemez misiniz?
Umudunuz bu insanlar değil mi?
Umut için her ne kadar fakirin ekmeği deseler de...
———
(x) İstanbul Tabip Odası