Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Çoban ateşi” nedir? Gürkan Hacır, “Cumhuriyet’e Tanık Yüzler”i bu isim altında toplamış, Cumhuriyet’in doğuşuna, büyümesine, gelişmesine tanık olanlarla konuşmuş, bir araya getirmiş... (*)
Nedir “Çoban ateşi”, neye denir?
Anlatıyor:
“10 yıllık savaş bittiğinde... Kurucu kadro, imkansızlıklardan bir mucize yaratma peşindeydi... Eğitimde, sağlıkta, imarda, tarımda... Her alanda yaratılacak mucize... Dahası... ‘Yeni insan’ı yaratacaklardı. Yüzünü batıya dönmüş, modern, eğitimli, erdemli bir ‘yeni insan’! Güçlü ve modern bir Türkiye kuracaklardı. Oysa bunun için ne paraları vardı ne gelişmiş sanayileri ne de önderlik ettikleri halkın morali... Sığındıkları tek şey... İnançlarıydı...”
Kim bunlar, kimler bunlar?
Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyet’in kuruluş ateşini yakanlar veya yakanlardan dinleyenler:
“Ayten Aygen, Dr. Beşir Doster, Cahit Kayra, Güner Özalp, Haldun Dormen, Halit Deringör, Hayrettin Karaca, Hıfzı Topuz, İlham Gencer, Kamran İnan, Korkut Boratav, Müfit Ekdal, Nuriye İdil, Oktay Yenal, Orhan Karaveli, Orhan Koloğlu, Semavi Eyice, Şerafettin Turan, Tahsin Yücel, Talip Apaydın, Tevfik Çavdar, Turgut Özakman.”
* * *
Cahit Kayra, “Mustafa Kemal insanlara ‘yaşayın, yaşamayı öğrenin’”, diyor:
“Mustafa Kemal insanlara ‘yaşayın’ diyor, ‘yaşamayı öğrenin’ diyor ve ‘bugünkü yaşamınızı öteki dünya hayallerine feda etmeyin’ diyor. Bunun için de sürekli kendisini örnek gösteriyor. O kadar büyük kafalı bir adamın çıkıp ortada dans etmesi, yahut güzel giyinmesi, içki içmesi... Bunları bilerek yapıyor. ‘Böyle hareket edin’ demek istiyor.
Yaşamın ağırlığını, önemini, değerini anlatmaya çalışıyor Türkiye’ye. Ve bence Türkiye halkı bunu anlamadı. Hatta yakınları bile... İnönü’nün sözlerini biliyorsunuz. İnönü ‘Hiçbirimiz Mustafa Kemal’i anlayamadık; ben inandım, inanmayanlar da vardı, fakat ben inandım’ diyor.”
* * *
Peki ne öğrenecek, nasıl yaşayacaktı?
Gürkan Hacır, Cumhuriyet’e tanık yüzlere bizi de eklemiş, o döneme doğum nedeniyle geç girsek bile yaşamışlardanız.
Bakın biz ne demişiz:
“En kolay yerleşen harf devrimiydi, çünkü eski yazı çok zordu ve insanlar okuyamıyordu. Birer aylık Millet Mektepleri açıldı. Kadınların bu mekteplere nasıl gittiğini hatırlarım; öyle şimdiki gibi, köy muhtarlarının teşvikiyle değil, kendileri koşa koşa gidiyordu okuma yazma öğrenmek için. Bir de başı açık dolaşmak kolayca kabul edilmişti. Çünkü ikisi de ucuzdu ve ikisinin de maliyeti yoktu. İşte o sırada şapka ortaya çıktı. Bizim cumhuriyet baloları gibi, o da çok komikti. O kadınlara kocalarının zoruyla şapka giydiriliyordu. Hadi anladık, başı açık dolaştır da, bu şapka ne oluyor? Yüksek Kaldırım’daki erkek şapkacıların çoğu kadın şapkacısı oldu. İşte, Cumhuriyet’in özellikle kıyafet alanında birtakım komik girişimleri oldu. Adam doğru dürüst pantolon giymemiş, sen ona frak giydirmeye kalkıyorsun! Olmaz ki! Balolar da bence çok yanlıştı. Lakin mecburdular, toplumu bir yere götürmeye kendilerini mecbur hissediyorlardı.”
Bugün de bu sözümüzün arkasındayız. Hatta “Cumhuriyet demokrasiyle kurulmadı, iyi ki kurulmadı!”, demişiz de...
“Bunu da biliyordu halk. Bakmayın siz halka! Şimdi deniyor ki: ‘Cumhuriyet kuruldu ama temelde demokrasi yok!’ İyi ki yok yahu!
Soruyorum size: 1920’de veya 1923’te, Anadolu’nun bozkırına, Konya’nın ortasına, birinde ‘şeriat’ diğerinde ‘laik cumhuriyet’ yazan iki sandık koysaydık kim kazanırdı?”
* * *
Kamran İnan, deneyimli politikacı, “Kürt” asıllı; doğru tespit, ağır eleştiri...
“Eğitimi ihmal ediyorsun, dünya dışında kalıyorsun, teknoloji alanında sıfırdasın, taklitçilikle ithal yoluna gidiyorsun ve bundan da hiç rahatsız olmuyorsun. Türkiye sosyal, siyasal ve ekonomik bakımdan çok zor şartlar altında. Tarihin ihtişamı altında ezilmektense, onu tekrar yüceltmek gerekir. Dünyada kendi içinde en çok hain yetiştiren ülke Türkiye’dir. Neden? Çünkü ihanete prim veriyoruz. Şimdi Avrupa Konseyi’nde bir zat Türkiye aleyhine gider rapor verirdi. O zat geldi, Türkiye’de bakan oldu. Kendi inancımı kaybetmemek için o gün bugün mücadele ediyorum.”
* * *
“Çoban Ateşi - Cumhuriyet’e Tanık Yüzler” şöyle bitiyor:
“Anadolu bozkırının ortasında küçük bir çoban ateşi yaktılar. Bu kitapta anlatılanlar 29 Ekim’de yakılan çoban ateşinin alevlerine tanıklık edenlerin hikayesidir.”
Çoban ateşinin durumu ne?
Gürül gürül yanıyor mu, kıvılcımlar saçıyor mu?..
Ateşin hali meydanda...
Kolay kolay da sönmez!
Söndürmek isteyenlerin nefesi tükenir de...
(*) Dahi Yayıncılık