Hasan PULUR
BİRİ bir yanlış yapmaya görsün, yanlışlar birbirini kovalıyor.
Yanlışlık, Seramikçi Füreya'nın ikinci eşini Atatürk'ün yakın arkadaşı
"Kılıç Ali Paşa" diye yazmakla başlamıştı. Evet, rahmetli Füreya'nın eşinin adı
"Kılıç Ali" idi ama
"Paşa"sı yoktu. Biz de bu yanlışı düzeltirken Kılıç Ali'nin rütbesinin
"Paşa" değil
"Fahri yüzbaşı" olduğunu belirttik.
Meğer bu da yanlışmış...
* * *
ALTEMUR Kılıç ağabey telefon etti...
Diyeceksiniz ki o'na ne?
O'na ne olur mu, Altemur ağabey
"Kılıç Ali"nin oğludur.
"Babam fahri değil, muvazzaf yüzbaşıdır" dedi.
Peki, biz rahmetlinin
"Fahri Yüzbaşı" olduğunu nereden çıkardık?
Nereden olacak ansiklopediden, ansiklopedi öyle yazıyor.
Peki, hangisi doğru?
Bu da Hakkı Devrim'in şakası:
"Ansiklopediye mi inanacaksın, Altemura'mı?"
Elbette Altemur ağabeye, ansiklopedi de kim oluyor?
* * *
ŞİMDİ, içinizden bazıları
"Bu Kılıç Ali de kim?" diye sorabilir.
Kılıç Ali, Milli Mücadele'nin, Kurtuluş Savaşı'nın Cumhuriyet'in ilk yıllarının, önemli ve önde gelen isimlerinden biridir. Asıl adı
"Emrullahzade Asaf"tır. Birinci Cihan Savaşı öncesi Küçük Zabit (astsubay) okulunu bitiriyor, Balkan ve Çanakkale savaşlarında yararlılık gösteriyor, astsubaylıktan subaylığa yükseliyor ve yüzbaşı oluyor. 1917'de Enver Paşa'nın kardeşi İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa'nın yaveri olarak Azerbaycan'a gidiyor.
* * *
OSMANLI İmparatorluğu yenilip, mütareke olunca, üç arkadaş Orta Asya'da Türkleri birleştirmek için çalışan Enver Paşa'ya katılmak niyetiyle yola çıkıyorlar. İleride general olacak
Osman Tufan, süvari yüzbaşısı
Yörük Selim... Yol paraları olmadığı için İttihat Terakki'nin sorumlu muhasibi Celal Bayar'a gidiyorlar.
Celal Bayar onlara şöyle diyor:
"Para vereyim ama, siz Orta Asya'dan döndükten sonra, kimbilir memleketi ne halde bulacaksınız... Sivas'a gidin, Mustafa Kemal Paşa'ya katılın!"
* * *
ÜÇ arkadaş Sivas'a gidiyorlar, fakat Mustafa Kemal Paşa, onların Enver Paşa'nın casusu olmalarından kuşkulanıyor, araya yaverlerden Muzaffer Kılıç giriyor, o da Kılıç Ali'nin kardeş çocuğudur. Mustafa Kemal Paşa bir akşam vakti yeşil çuha kaplı, üzerinde gaz lambası yanan bir masanın etrafında üçünü de karşısına alıyor ve sorguya çekiyor, bir aralık Kılıç Ali'ye dönüyor:
"Sen benim emrimi hiç tereddüt etmeden yerine getirir misin?"
"Elbette Paşam!"
"Tut şu lambayı!"
Kılıç Ali, hemen lambayı kavrıyor.
* * *
ALTEMUR Kılıç'ın anlattığına göre, Atatürk bu denemeden sonra, yüzbaşı Emrullahzade Asaf Efendi'ye, künyesine göre
"Kılıç Ali" adını verdikten sonra Antep - Maraş bölgesinde Kuvayı Milliye'yi örgütlendirmeye gönderiyor. Kılıç Ali Fransızlar yenilince, çetesiyle Ankara'ya gelip Yozgat isyanını bastıranlara katılıyor,
"milis miralayı" unvanını alıyor, milletvekili oluyor, İstiklal Mahkemesi üyeliği yapıyor ve Atatürk'ün ölümüne kadar
"zevat - ı mutade"den biri olarak kalıyor.
* * *
RAHMETLİ Gündüz Kılıç'ın da babası olan Kılıç Ali
"Atatürk'ün fedaisi" olarak tanınırdı.
Altemur Kılıç'ın anlattığı şu olay, ona takılan bu sıfatı doğrulamaz mı?
Bir akşam Park Otel'de yemekteyken elektrikler kesiliyor, bir süre sonra yanıyor. Ortalık aydınlanınca görülen manzara şu:
Kılıç Ali, Cevat Abbas ve bir - iki kişi daha, ellerinde tabancaları, Atatürk'ün çevresinde duvar gibi duruyorlar."
* * *
KILIÇ Ali konusunda son bir haber...
Altemur Kılıç, babasına İstiklal Mahkemeleri nedeniyle hakaret eden Rize Milletvekili
Şevki Yılmaz aleyhine, 5 milyar lira tazminat talebiyle dava
açtı.
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr