İki çeşit borç vardır: Aldığını ödememek ya da bile bile borcunu ödeyememek.
İlki üzücüdür ama ikincisi yürek sızlatır.
Hastalığımız sırasında, ikincisini yaşadık.
Borcumuz vardı ama ödeyemedik.
***
Konuyu biraz açalım.
Sık sık yazarız: “Biz gazeteciler yaşananların tanığıyız!” diye.
Tanık olmak, gördüğünü, yaşadığını yazmaktır.
***
Bizim, hem borcumuz var, ödeyecek durumumuz da var olduğu halde!
“Ödesene be adam!” demez misiniz?
Parmağımızı oynatacak halimiz yok; hastane odasında dudaklarımızda Behçet Necatigil’in şiiri:
“Hastalıklar haram eder hayatı.”
Tanıklığımızda çok şey vardı.
1930’lar Türkiye’sinden birlikte geldik 80 yıla.
***
Toplu iğnesini dışarıdan alan bir ekonominin bugünkü halini hiç düşündünüz mü?
Yollar, köprüler, fabrikalar, hepsine tanık olduk, lakin bir de “Marmaray” varmış, iki kıtanın denizin altından tünelle bağlanması.
Bunu yazmasak olur mu?
Üstelik 150 yıldan beri düşünülen, tozlu raflarda saklanılan projeler.
***
Böyle bir olayın, tanığı olmak ve yazmamak mümkün mü?
Padişah Abdülhamid’in gündeminde kalan.
Şimdi bazı dostlar ve arkadaşlar sitem edecekler.
“Ne yazdığınızın farkında mısınız? Kim bitirdi, kim açtı farkında mısınız?”
Evet!
Bizim için, “Kimler yok!”
***
Ne olmuş yani, 600 yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu yok mu?
Yok mu kabul edeceğiz.
Bunu söylemek niye yanlış olsun? Biz 1920’lerin Anadolu bozkırına gökten zembille inmedik!
“Marmaray” AKP iktidarı döneminde bitirildi, diye yok mu kabul edeceğiz?
***
Bir gün gelecek “Marmaray”ın kurdele kesicileri, herkes gibi fani dünyadan göç edecekler, o zaman “Marmaray”ı da birlikte götürecek değiller ya, insaf.
“Marmaray” Türkiye’nindir ve Türklerindir.
Bırakın “Marmaray”ı yerinde dursun, Türklere de sahip çıkın, yeter!
Bakın, devlet nişanından, madalyasından, T.C. ibaresini ve Atatürk siluetini çıkarıyorlar.
***
Evet, böylece borcumuzu ödedik.
İleride, “Marmaray”ı görmemenin borcunu bizden soramazlar, niye yazmadın diye...