Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bakalım ne zaman İsmet Paşa’nın derisine saman doldurup, denize atmaya sıra gelecek?!!
“O da nereden çıktı” diyeceksiniz.
Bir zamanlar Kurtuluş Savaşı’ndan adını çıkarmak gibi “zuhuri tarih” bile yazılmıştı.
Arşive bakıp Şeyhülislam Dürrizade’nin idam fetvasını da çıkarabilirler. Dürrizade, Anadolu’ya vatanı kurtarmak için gidenler hakkında idam fetvası vermişti de...
* * *
İsmet Paşa için söylenmedik laf kalmamıştır, sonra “Demokratlar” malzeme lazım oldu mu, İsmet Paşa’ya müracaat ederlerdi!
Hele Balıkesir’deki çocuk ve İsmet Paşa...
Çocuğu doldurmuşlar, İsmet Paşa’ya bağırtmışlar:
“-Bizi şekersiz bıraktın!”
Doğru, Türkiye, 2.Cihan savaşına girmemiş ama şeker de karaborsa, kilosu beş lira...
İsmet Paşa “Bizi şekersiz bıraktın!” diye bağırtılan çocuğun yanağını okşamış:
“-Ama babasız bırakmadım!”
Rivayet işte...
* * *
Oysa biz neyi yazmak için makinenin başına oturmuştuk; unutsak bile okur unutmuyor:
“Bugün hayatınızın unutulmayacak iki olayını yazmışsınız, biri sinema gişesinde kaybedip bulduğunuz cüzdan, biri sokakta düşürülen nüfus kâğıdı...”
Ya o üsteğmen?
Doğru, o üsteğmen hiç unutulur mu?
Kabataş Lisesi’ne akranlarımızdan üç yıl sonra başlamışız, başlar başlamaz da yatakhaneden kaçmışız. Pazartesi sabahı yakalandık, müdür muavinlerinden ya Arif Bey ya da Cafer Bey yakaladı, “Askerlik şubesi başkanlığına...” diye başlayan bir kâğıt verdi:
“-Askerlikle ilişkiniz var mı, yok mu?”
* * *
Yıldız Parkı’nın girişinde şimdi Emniyet Müdürlüğü olan binada askerlik şubesi var. Elimiz ayağımız titriyor. O kadar badireyi atlatmışız, yatılı girmişiz, her şey yarıda kalacak!
Bir kat yukarı çıktık şube reisi yokmuş, yerine üsteğmen bakıyormuş, kim bilir nasıl anlatmışız ki, üsteğmen kalktı:
“-Şimdi sana, askerlikle ilişkisi yoktur, diye bir kâğıt vereceğim, aslında bunu vermeye hakkım yok, ama vereceğim, bir daha da böyle haltlar karıştırma!”
Şube reisinin odasına geçti, çekmeceden mühürü aldı, yazıcı yazıp getirdi, mühürü bastı:
“-Al götür bir daha da böyle haltlar karıştırma, benim gibisini de bulamazsın!”
* * *
Hiç o üsteğmen unutulur mu?
Daha önce de yazmış olmalıyız.
Eğer o gün, o üsteğmen olmasaydı, bugün bu yazıyı da yazan olmayacaktı...
Unutulur mu?