Geçenlerde bir dükkânda alışveriş yaparken, karşı rafta peşi peşine dizilmiş rakıları gördük, meğer ne kadar çok rakımız varmış, boy boy, marka marka, renk renk, hepsini yazsak yazının yarısı gider.
Bir de yıllar öncesini hatırladık, “Yeni Rakı”ya mahkûm olunan günler, “Kulüp” ile “Altınbaş” da vardır ama çoğumuzun tercihi “Yeni Rakı”ydı...
İyisini bulmak da şans işiydi, “torpil” gerekirdi, Tekirdağ’a gidip, fabrikadan arabanın bagajına rakı doldurup gelenler bile vardı, ne de makbule geçerdi.
* * *
Rakının iyisi nasıl anlaşılırdı, doğru mu yanlış mı hâlâ bilmeyiz ama, şişenin üzerindeki etiketin kenarındaki “çentik”ten anlarlardı. Çentik etiketin altındaysa “iyi rakı”ydı, yukarıdaysa yaramaz.
* * *
Rakının ana maddesi üzüm, anason ve alkoldür.
Üzüm alkolle mayalandırılır, anasonla damıtılır.
İncir, erik gibi meyvelerle de rakı yapılırsa da Türkiye’de yaygın olanı üzümle yapılandır.
* * *
Rakı nasıl içilir, neyle içilir, nasıl içilir, kısacası “rakı” hakkındaki her şeyi, emekli büyükelçi, sefir-i kebir Ergun Sav’ın “Rakı Sohbetleri”nde bulursunuz. (Bilgi Yayınevi)
Peki, rakı nasıl içilir?
Sayın Sav anlatır:
“Rakı bardağına dörtte bir rakı konur, bardak 10 santim boyunda, silindir biçimi, kristal filan değil, düz cam... Bardağa dörtte bir rakı koyun, iki misli su, miktarı kâfi buz... Buzu sudan önce koymayın, önce rakı, sonra su, daha sonra buz. Buzu sudan önce koyarsanız, anason kristalize olur, donar, rakının tadı kaçar.”
* * *
Biz başladığımız yıllarda, rakıyı susuz içenler vardı, bir kadeh rakı, bir bardak su... Önce rakı yudumlanır, arkadan su... Şimdi öyle içen pek kalmadı, herkes rakıyı suyla karıştırıp içiyor, “aslan sütü” lafı bundan geliyor.
* * *
Adam lokantaya gitmiş, rakı içecek, garson içki yok, demiş, demek o günlerde bugünlere hazırlananlar varmış...
Adam garsonun kulağına eğilmiş, “Sen beni idare ediver” demiş:
“Bir tas çorba getir, kahve fincanına da rakı koy, çorba ile rakı iyi gider.”
“Bir ızgara köfte söyle, köfteyle rakı iyi gider.”
“Pilav söyle, pilavla rakı iyi gider!”
“Zeytinyağlı dolma al, dolmayla rakı iyi gider!”
“Orada fıstıklı baklava görüyorum, rakıyla iyi gider.”
Garson dayanamamış:
“Amca, bu rakı neyle iyi gitmez?”
Adam içini çekmiş:
“Suyla evladım, suyla, suyla iyi gitmez!”
Hikâyeyi muhafazakâr rakıcıların çıkardığından hiç kuşkunuz var mı?
* * *
Rahmetli Şemsi Yastıman’ın “İçmesini bilene” nakaratlı bir taşlaması vardır, içip içip hem rezil olanlara, hem de rezil edenlere...
Ahmet Rasim’in rakıyla başladığını duyan ailenin büyüğü, yaşlısı Zühdü Efendi sorar:
“Sen içkiye başladın mı?”
Ahmet Rasim kem küm eder, Zühdü Efendi, ona ömrünün sonuna kadar unutamayacağı bir nasihat verir:
“Eline rakı kadehini aldığın zaman, kalben, Allah’ım beni rezil etme diyeceksin, ondan sonra, içebilirsen elli okka iç!”
Ahmet Rasim’in meşhur şarkısı, hâlâ söylenen “Sakın geç kalma erken gel!”in güftesinde bu nasihat gizlidir.