Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları

Hasan PULUR

PARTİ kapatmak demokrasiye aykırıdır, demokrasilerde parti kapatılamaz...
Öyle değil ya, diyelim ki öyle; gidin bakalım Almanya'da Hitlerci Nazi partisi kurun, ya da Amerika'da Marksist, komünist parti..
Neyse, bunlara boşverin, bize gelin...
* * *
TÜRKİYE'de partiler neye dayanarak kapatılıyor?
Anayasa'ya göre....
Eğer Anayasa'da parti kapatmak maddesi olmasa, Anayasa Mahkemesi parti kapatabilir mi?
Elbette hayır!
O halde Refah Partisi yöneticilerine soruyoruz:
"Siz, Anayasa'daki parti kapatma maddesinin kaldırılmasını teklif ettiniz mi?"
Hayır etmediniz!
Anayasa değişikliği için hazırladığınız "Uzlaşma Teklifi" kitapçığı önümüzde, açın, sizin önerdiğiniz 69. madde teklifini...
Bu maddenin başlığı "Siyasi partilerin uyacakları esaslar".
Partilerin neler yapamayacaklarını sıralıyorsunuz ve son fıkrada şöyle diyorsunuz:
"Siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalar, duruşmalı olarak Anayasa Mahkemesi'nde görülür ve kapatma kararı ancak bu mahkemenin kararıyla verilir."
* * *
EEE, hani demokrasilerde parti kapatmak yoktu.
Kendi verdiğiniz Anayasa teklifinde bile, partilerin Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılacağını söylüyorsunuz, partiniz kapatılınca da "Demokrasilerde parti kapatılmaz!" diyorsunuz.
Sonra da hakkını aramak için "gavur pazarı" dediğiniz Avrupa'ya gidiyorsunuz.
İslam pazarına gitsenize!
* * *
REFAH Partili milletvekilleri yatıp, kalkıp, 1982 Anayasası'nın 68. ve 69. maddelerini değiştiren, başta ANAP, diğer partilere teşekkür ve dua etmelidirler. 1995'te Anayasa değiştirilirken, komisyonda bulunan ANAP'lı Keçeciler bakın ne diyor:
"1982 Anayasası, kapatılan partinin, bütün milletvekillerinin, milletvekilliğini düşürüyordu.
Biz buna itiraz ettik, parti kapatılmaya neden olan milletvekilleri cezalandırılsın, diğerlerine dokunulmasın, dedik. Refah Partililer, her maddeye olduğu gibi buna da ret oyu verdiler, bizim ve diğer partilerin oylarıyla kabul edildi. Eğer madde Refahlıların istediği gibi çıksaydı, şimdi hiçbir milletvekilleri kalmayacaktı."
* * *
ELBETTE Refah Partisi'nin karara itirazını, karşı çıkışını anlamak mümkün, ateş düştüğü yeri yakar.
Ya diğerlerine ne oluyor?
Hele hele, üç beş insan, bir araya gelip Said - i Nursi'nin "Risale - i Nur"larını okudukları için "irtica" raporu veren gedikli bilirkişiye ne oluyor?
Refah Partisi'nin kapatılmasını, içine sindiremiyormuş...
Sindirirsin, sindirirsin, neleri sindirmedin ki?
Bu gazetenin arşivinde "12 Mart"ta neleri içine sindirdiğini anlatan imzalı yazıların, çok şükür duruyor.
* * *
NEYSE, demokrasilerde herkes istediğini söylemeli, eteğindeki taşı dökmelidir, bu konuda da aynen öyle oluyor; lakin bir eksiğiyle. Sosyal Demokrat Holding sahibi İsak Alaton'un sesi sedası çıkmıyor. Doğrusu yadırgadık, her çorbaya maydanoz olan muhterem acaba ne düşünüyor? Malum ya, kendileri "Refah Partisi'ni laiklik garantisi" ilan etmişlerdi de...
* * *
YALNIZ bir merakımız var, yıllardan beri partiler kapatılırken bu demokrasi havarileri neredeydi?
Erbakan Hoca, TİP kapatılırken, DEP kapatılırken, onları partiden saymıyor muydu?
* * *
YA Avrupa'nın tepkisi?!
Cezayir'de ordu darbe yapıp, seçimi iptal ettiği zaman niye sesini çıkaramadı?
Çıkaramazdı, çünkü İslamcılar iktidara gelirse, Avrupalının, elindeki zengin petrol ve doğalgaz imtiyazlarını alacağından korkuyorlardı.
1995'te, Türk ordusu PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta harekata başlayınca, Alman Dışişleri Bakanı Kinkel ateş püskürdü:
"Bir sivile zarar gelirse kıyameti koparırız!"
Ama aynı Kinkel cenapları, Ruslar Çeçenistan'da çoluk, çocuk demeden katliam yapınca, sanki dilini yuttu.
Çünkü Ruslarla dost kalmakta çıkarları vardı.
Ey Avrupa, sen ne malın gözüsün!


Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr