Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ÖNEMLİ olaylara futbol seyircilerinin baktığı gibi bakmasak, ya da bazı spor sayfalarındaki yorumlar, manşetler gibi değerlendirmesek iyi olacak...
Türkiye günlerdir PKK'nın başı "Apo"nun, İtalya'da ortaya çıkışıyla çalkalanıyor...
Şöyle üç, beş gündür nereden nereye geldiğimizi, lütfen sakin kafayla düşünebilir misiniz?
"Apo yakalandı.
Apo cezaevine kondu.
Apo hücreye kapatıldı.
İtalyanlar Apo'yu iadeye hazır!
Apo'yu teslim almaya ekip gitti.
Roma'ya uçan arkadaşımız, Apo'yu alıp gelecek!
İtalyanlar, bir an önce dosyayı göndermemizi ve Apo'yu alıp gitmemizi istiyor.
Filan, falan, feşmekan anlaşmaları gereği İtalyanların iadeden başka çaresi yok!"
Ve bu minval üzre, pembe haberler yazılıp, gidiyor.
* * *
VE arkadan, pembe haberlerin rengi değişiyor.
"İtalya Adalet Bakanlığı müsteşarı, iade etmeyeceğiz, diyor.
İtalyan basını ve solcu partiler Apo'ya ve PKK'ya kucak açıyor.
Türk gazetecileri sokak ortasında dövülüyor, İtalyan polisi seyrediyor.
Apo ne cezaevinde, ne askeri hastanede, belki de misafirhanede...
Apo'nun siyasi mülteci olarak kabul edilebileceği belirtiliyor."
* * *
İŞTE, bir büyük olaya, futbol seyircisi ve bazı spor sayfalarının başlıkları ve yazıları gibi bakmanın sonucu budur.
"O ne demek?" mi diyorsunuz...
Çok geriye gitmeyin, geçen ayın onuncu gününe, yani 10 Ekim 1998'e bakalım. Türk Milli Takımı, dünyanın sayılı takımlarından Almanya'yı 1- 0 yeniyor.
O gece ve ertesi gün yer yerinden oynuyor, "En büyük Türkiye!" diye haykıranlar, "Avrupa Avrupa duy sesimizi!" diye haykıranlar, gazetelerin başlıkları, yorumlar, sanki dünya şampiyonu olduk...
Üç, beş gün sonra bir milli maçımız daha var, Finlandiya ile oynayacağız... Finlandiya da kim oluyor, Almanya'yı çökerten, dize getiren Mustafa Denizli'nin aslanları, Finlileri un ufak eder, ezer, geçer...
Öyle sanıyoruz da, o beğenmediğimiz Finlandiya'dan üç gol yiyip, mağlup oluyoruz, boyumuzun ölçüsünü alıyoruz.
* * *
APO sorunu da buna benzemiyor mu?
İlk gün teslim alacağımızdan o kadar eminiz ki, neredeyse hapishanesini bile tesbit edeceğiz, şimdi ise makarnacı İtalya'nın rezaletine haklı olarak ateş püskürüyoruz.
Niye böyle oluyor?
* * *
ÇÜNKÜ ilk gün Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu dışında herkes dolmuşa geldi.
İtalya'da Adalet Bakanı kim, müsteşar kim, eğilimleri ve hükümetin yapısını hiç düşünmedik...
Üstelik adamlar uyduruk bir meclisin bile toplanmasına izin vermişler... İtalyan gazetelerinde, televizyonlarında şimdiye kadar Türkiye lehine kaç satır çıkmış?
O uyduruk meclisin toplanmaması için bizim yaptığımız girişimler ne sonuç vermiş?
* * *
BUNLARI hiç düşünmüyoruz.
Ve en önemlisi tarihi hiç hatırlamıyoruz...
Karşımızdaki cephenin Haçlı cephesi olduğun, "Ehl- i salip"in Sevr'i unutamadığını, Lozan'a tahammül edemediğini aklımıza bile getiremiyoruz...
Bakın 14 yaşındaki bir Türk çocuğunu apar topar sınır dışı eden Almanya, acaba Apo'nun İtalya'dan iadesini ister mi?
Üstelik kendisi kırmızı bültenle arandığı halde...
* * *
ŞİMDİ sanıyoruz ki, biz, idam cezasını kaldırırsak, - biz kalkmasından yanayız - yine sanıyoruz ki, biz, demokrasi ve insan haklarında ölçüyü, Batı'ya uydursak, - biz uymasından yanayız - adamlar Apo'yu iade edecek!
Belki ederler!!!
* * *
"DONDURMAK" diye bir fiil vardır, su dondurulur, yiyecek dondurulur, ilaç dondurulur...
Bu fiilin siyasette de yeri vardır, buhran, kriz dondurulur...
İşte şimdi gün, o gündür.
CHP, hükümet buhranını bir süre dondurmalı, gensoruyu askıya almalıdır.
Bu hükümet eğrisiyle, doğrusuyla, Cumhuriyet hükümetidir, şimdi dışarıda çok ciddi bir mücadele verirken, onun altından koltuğu çekip almak, boşlukta bırakmak "kifayetsiz muhterisler"e dahi bir şey kazandırmaz...
Gensoruyu istediğiniz gün verebilirsiniz, zaten kimse size "Niçin gensoru verdiniz?" diyemez ki!
Zaten demedi de...




Yazara E-Posta: h.pulur@milliyet.com.tr