Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ŞÖYLE oturup bir şeyi keyifle seyretmek vardır. Yağmurun çiseleyişini, karın lapa lapa yağışını, bir sinema filmini, tiyatro oyununu, televizyon, programını ya da söyleşiyi...
Geçen pazar gecesi “Teke Tek” programını böyle keyifle seyrettik, Fatih Altaylı ile Murat Bardakçı’nın konuğu Cahit Kayra idi, bürokrat, politikacı yazar...
* * *
KONUNUN Varlık Vergisi’ne geleceğini biliyorduk.
Varlık Vergisi’ni yaşayan son uygulayıcısına elbette bu vergi sorulacaktı.
Sayın Kayra bu adil olmayan vergiyi iki kelimeyle özetledi:
“Karineyle salınan vergi.”
Ne demek bu?
Komisyon oturmuş, şu adamın Nişantaşı’nda konağı, Büyükada’da köşkü var, şunu giyiyor, bunu içiyor, demiş ve bunlara göre vergi salmış.
Böyle vergi olur mu?
Yapmışlar olmuş!
Parasızlık adama değil, hükümete ne yaptırmaz ki!
İtirazı olmayan bu verginin asıl hedefinin İstanbul’daki azınlıklar olduğu söylenir, yani bu vergi onların belini kırmak için konulmuştur.
Sayın Cahit Kayra bunu şöyle açıkladı:
“Vergi, parası olandan alınır!”
* * *
PEKİ, Türklere bu vergi salınmadı mı?
Elbette salındı, ama Türk ve Müslüman olanlara salınan vergi ile Hıristiyan, Yahudi, Rum ve Ermenilere salınan vergi adil miydi?
* * *
İTİRAZSIZ vergi olur mu?
Sayın Kayra “Kanunda yoktu ama, tatbikatta vardı” dedi.
Bir örnek verdi...
Adamın meslek hanesine “yağcı” yazmışlar, vergiyi de ona göre salmışlar.
“Yağcı” denince ne anlarsınız?
Ya toptan, ya da perakende yağ satan bir esnaf...
Değil, eskiden dükkân kepenkleri gürültü çıkarmasın diye bir elinde yağ tenekesi, öbür elinde uzun saplı fırçayla dolaşan adam kepenk yağlayacak, birkaç kuruş alacak...
Kanunda yeri olmasa bile, bu itiraz kabul edilmez mi?
* * *
PEKİ bu vergi nasıl uygulanıyordu?
Vergiyi ödedin ne âlâ, ödemedin mi haciz; evin, barkın, yatağın, yorganın haraç mezat satılıyor.
Bu verginin kabul edilebilecek bir yanı var mı?
* * *
PEKİ Varlık Vergisi faciasının hiç skandalı olmadı mı?
Olmaz olur mu?
Vergiyi en haşin uygulayan İstanbul Defterdarı Faik Ökte’nin, vergiyi ödemeyen ve icra yoluyla satışa çıkarılan bir Ermeninin evini satın alması...
Bundan daha büyük skandal olur mu?
Ama evin parasını vermiş!
Zırva tevil götürmez...
Malı mülkü vergiyi karşılayamadığı için Aşkale’ye sürülen insanlar varken şu yapılana bakın...
* * *
PEKİ, bu Varlık Vergisi ne getirdi, ne götürdü?
Bir yıl içinde getirdiği, ortalama 310 milyon lira...
Ya götürdüğü?
Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de CHP’nin itibarını...
Cahit Kayra o gece şunu da ısrarla anlattı...
Varlık Vergisi, İstanbul’un zenginlerinden 310 milyon lira aldı.
Ya Anadolu’nun fakir fukara köylüsünden alınan?
Anadolu köylüsünden de Toprak Mahsulleri Vergisi ile Hayvan Vergisi alındı, Varlık Vergisi’nden 310 milyon lira, köylüden 260 milyon lira...
Köylünün ayağında çarık yok, hastasına ilaç yok, sırtına mintan alacak parası yok...
Buğdayının yüzde onu alındı, hayvan başına keçiye de, koyuna da, ineğe de vergi salındı.
Nedense bundan hiç söz edilmez.
* * *
YA 1950’de ne oldu?
Şehirli, Varlık Vergisi’nin, köyler de toprak ve hayvan vergilerinin cezasını CHP’ye çektirdi.
Kim bilir belki de hâlâ çektiriyor.
* * *
EVET, pazar gecesi “Teke Tek”i keyifle seyrettik.
Tersini söylemek zaten mümkün mü!
Fatih Altaylı ile Murat Bardakçı’yı kızdırmaya gelmez...
“Siz kravat takmayarak, ılımlı İslama mı yanaştınız?” diyen bir seyircinin ağzının payını öyle bir verdiler ki!
*
DİPNOT: Pazartesi günkü yazımızda “siyaset, adalet, politika” kavramları karışmıştır. Düzeltir, özür dileriz.