BİZİM meslek anlayışımızla ilgili değişmeyen bir görüşümüz vardır, bunu da sanırız "Topal karınca ve hac" fıkrasıyla birkaç kere anlattık...
Hani topal karınca Konya'dan yola çıkmış, hacca gidiyor, Bağdat'ta haline acımışlar:
"Nereye gidiyorsun?" diye sormuşlar:
"Allah kabul ederse hacca gidiyorum!"
Dudak bükmüşler:
"Bu halle mi?"
Karınca, mütevekkil, başını sallamış:
"Varamazsam da yolunda ölürüm ya!"
* * *
BİZ de yazılarımıza bu gözle bakarız, her yazımızla ne memleketin kurtulacağını düşünürüz, ne de işlerin düzeleceğini...
Biz işimizin, işimizin gereği, doğruyu, ayıbı, yanlışı, yazmak olduğunu, bir insan ömrünü bunların gerçekleşeceğini görmeye yetmeyeceğini biliriz...
Onun için topal karıncanın görüşünü benimsemişizdir.
* * *
BAZEN sorarlar:
"Yazdın da ne oldu?"
"Biz bir şey olsun, diye yazmadık ki, inandığımız, böyle düşündüğümüz için yazdık."
Ama niye saklayalım ki, yazılarımızın bir işe yaradığını görünce de keyifleniriz.
* * *
ÇARŞAMBA günü trafik cezasını ödemek için uğraşırken nelerle karşılaştığımızı yazmıştık.
Cezayı Sarıyer'de kesiyorlar "Git Ümraniye'de öde!" diyorlardı...
Meğer bizim gibi olanlar çokmuş, soran sorana:
"Ne oldu?"
Perşembe gününe kadar olan bir şey yoktu, ta ki İstanbul Defterdar vekili Sayın Nurettin Canikli'den ses gelene kadar...
Defterdar vekili bize gönderdiği yazıda şöyle diyordu:
"22.01.1997 tarihli Milliyet gazetesindeki yazınızı okudum. Bu konuda göstermiş olduğunuz alakaya ve yaptığınız uyarılara teşekkür ederim.
Karayolları Trafik Kanunu'nda yer alan trafik para cezaları ile ilgili hususlar yapılan değişikliklerin uygulamasına yeni geçilmiş olması nedeni ile bazı aksaklıklar ve yanlış anlamalar meydana geldiği tarafımca da görülmüş; tahsilatla ilgili uygulamada birliğin sağlanması ve işlere sürat kazandırılması maksadı ile trafik para cezalarının Defterdarlığımıza bağlı tüm vergi dairelerince tahsil edilmesi hususunda 20.01.1997 tarih ve 00627 sayılı ekli yazımız tamim edilmiştir."
Demek ki yazımız bir işe yaramış, keyiflenmedik, desek yalan...
* * *
SAYIN Canikli, yazısına vergi dairelerine gönderdiği genelgeyi de eklemiş, trafik cezalarının nasıl alınacağını anlatıyor.
Bu genelgeyi, aktaralım da, cezayı yatıranlar da, alanlar da bilgi sahibi olsun:
"Defterdarlığımıza yapılan müracaatlardan Karayolları Trafik Kanunu'nun hükümlerine göre adlarına ceza kesilenlerin vergi dairelerine ceza yatırmak üzere geldiklerinde bazı vergi dairelerince bu cezaların tahsil etilmediği ve mükelleflerin geri gönderildiği anlaşılmıştır. Uygulamada birliğin sağlanması ve sürat kazandırılması maksadıyla konuyla ilgili olarak aşağıdaki şekilde işlem yapılması gerekli görülmüştür.
* * *
TRAFİK cezası muhatabı tarafından ceza tutanağı ibraz edildiğinde, tüm vergi daireleri, vergi dairesi işlem yönergesi'nin (muhasebe bölümünün) diğer vergi daireleri adına yapılan tahsilat başlığını taşıyan 21201.30'uncu maddesine göre tahsilat yapacaklardır.
Bu tahsilat esnasında; Karayolları Trafik Yasası'nın 115. maddesinin para cezalarının ödenmesindeki süre ile ilgili husus ayrıca dikkate alınacaktır."
* * *
EHH artık, cezanızı nasıl ödeyeceğinizi de öğrenmiş oldunuz, ama siz yine de ceza yememeye bakın...
Marifet ceza yememekte...
Tabii bu trafikte mümkün ise!
* * *
DİP NOTU: Tansu Çiller'in adının Almanya'da bir mahkemede uyuşturucu kaçakçılığına karıştırılmasını, Türkiye'de muhalefetin istismar etmemesi ve iç politikaya karıştırmayışı olumlu karşılandı.
Keşke, Tansu Çiller'in Mesut Yılmaz Budapeşte'de yumruklandıktan sonra "Kumarhaneye gitti" iddiasına "ilahi adalet" dediğini de unutmasalardı.