Orhon Murat Arıburnu, kurşuna dizilen mahkumu anlatan şiirinin sonunda "Bari şu trampetler çalmasa / İnsan gürültüye gitmese" der...
İnsanlar, bu memlekette hep gürültüye gidiyor, kurşuna dizilmeseler de...
Tarsus yolundaki şu kazaya bakın...
Otobüs Hacıbektaş Veli törenlerine katılanları döndürüyor, içinde yetmişe yakın insan var, 34’ü ölü gerisi yaralı...
Neymiş, şoför, "Az benzin yakayım! diye vitesi boşa atmış, frenler tutmamış...
* * *
KABAHAT kimin?
Yıllar önce Ataköy’de tüpgaza kibrit çakıp, insanları yakan garsonun olduğu gibi bunda da şoförün...
Peki, o otobüs sahiplerinin, kiralayanların, içine dolanların, yolda denetim yapmayanların hiç mi kabahati yok?
Otobüsün uzun yol yapacak belgesi yok!
Şenlik için gezi düzenleyenler, bunun farkında bile değil!
Otobüsün içindekiler - vefat edenlere Allah rahmet eylesin, kalanlara geçmiş olsun - kuzu kuzu oturmuşlar, kimse kalkıp, bu otobüs, bu haliyle, bu yolcuyla uzun yola gidemez, demiş mi?
Dememiş, diyemezler, hem bunu Türkiye’de söyleyecek kaç kişi var ki?
* * *
BIRAKIN otobüsleri, şehirdeki minibüs yolcuları bilir, minibüs şoförleri yolcu kapmak için yapmadıkları "pisliği" bırakmazlar, siz minibüs yolcularından biriyseniz, sıkıysa şoförü bir uyarın bakalım, "Şoför efendi, biraz dikkatli sürün" deyin de başınıza gelecekleri görün.
Şoförden önce, yolcular lafı ağzınıza tıkar:
"Beğenmiyorsan in!"
"Canın tatlıysa taksi tut!"
"Şoförü kızdırma!"
Bir dövmedikleri kalır, hele biraz diklenin, muavinle birlikte o haltı da yerler.
Onun için kabahati sadece şoföre yıkmanın doğru olmadığını düşünüyoruz.
O otobüsü tutanlar, o otobüse dolanlar, yollarda o otobüsün halini görüp durdurmayanlar suçlu değil mi?
* * *
YA Kağıthane’deki facia...
Çocuklar, adı tesis olan derme çatma yerde futbol oynuyorlar, yağmur yağınca, maçtan sonra bir su birikintisinden geçerken elektrik çarpıyor, üç çocuk, bir baba çırpına çırpına ölüyor.
Televizyonda gösterdiler, adı yeraltı elektrik kablosu güya ortada, topraklama yapılmamış, kablo yer yer poşetlerle sarılmış, yönetmeliğe göre 80 santim derinlikten geçmesi gerekiyormuş, bir karış bile kazmamışlar, yağmur, gelince toprak gitmiş, kablo açığa çıkmış...
Bundan kimler mi sorumlu?
Hiç merak etmeyin, mutlaka bir bekçi, bir odacı, bilemediniz bir elektrikçi bulur, ortaya çıkarırlar, sonunda o da beraat eder, biter.
Ve aziz halkımız da, bu haltı yiyenleri, seçimde yine seçer.
* * *
ORHON Murat Arıburnu ne diyordu?
"Bari şu trampetler çalmasa
İnsan gürültüye gitmese" diyordu...
Çok mu önemli insanların gürültüye gitmesi?..
"Saldım çayıra, Mevla kayıra!" lafı, bu memleketin lafı değil mi?
Her ölüm de, "Allah verdi, Allah aldı!" lafına boyun eğip, mezbahaya giden koyun misali insanlar, bu memleketin insanı değil mi?
Hem bırakın bunları, önemli olan nedir bilir misiniz?
Deniz Baykal’ın, Kemal Derviş’e "Kemal" deyip demediğidir.
Hani bir zamanlar, Turgut Özal’ın "Prezidan" küçük adıyla "Hey Corç, versene borç!" deyip demediği de tartışılmıştı ya!