MEĞER yazarken ne kadar yanlış yaparmışız, yanlış kullanırmışız. Geçenlerde böyle bir yazı yazdık, çok tepki çekti.
Yazımızın temel taşı, Ömer Asım Aksoy’un “Dil Yanlışları” adlı araştırmasıydı. (x)
Sık sık, biz dahil bazı şiirleri, bazı dizeleri kullanırız ve ne yazık ki yanlış kullanırmışız.
Mesela Abdülhak Hamid’in bir beyti:
“Tat yok gecesinde gündüzünde
Neyleyeyim ben bu yer yüzünde.”
Yanlış, Aksoy yanlışlıkla “aruz ölçüsüne göre” düzeltiyor, aruz veznine göre şöyle olması gerekirdi” diyor.
* * *
BİZ şimdi “aruz”u karıştırmadan doğrusunu yazalım da, zaten kafalar karışık, daha da karışmasın.
İkinci dize şöyle olacak:
“Ben neyleyeyim bu yer yüzünde”
Eskiden bazı meyhanelerin duvarında şu söz yazılıydı:
“Mukassi görünür, meyhane taşradan amma
Bir başka ferah, başka letafet var içinde.”
Nedim’in bu beyti de şöyle olmalıymış:
“Meyhane mukassi görünür taşradan amma”
* * *
BUGÜNLERDE şair Emin Bülent’i sık sık hatırlayan vardır, ya da biz öyle sanıyoruz:
“Ey garibin cebini zalimi affetmedim seni
Türküm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi”
“Ey” diye başlayan birinci dizedeki “Ey” ünlemi yokmuş, “Garibin cebini zalimi” diye başlanırsa vezin tutarmış.
* * *
YA Yahya Kemal’in başına gelenler, Hilmi Yavuz’un kulakları çınlasın...
Ölümünden sonra çıkan yazılardan dokuzunda Yahya Kemal’in söylediği son beyit şu biçimlerde verilmiş:
“Ölmek kaderde var yaşayıp köhnemek hazin
Buna bir çare yok mudur ya Rabbül’alemin
*
Ölmek kaderde var yaşayıp köhnemek ne hazin
Buna bir çare yok mudur ya Rabbül’alemin
*
Ölmek acıdır yaşayıp köhnemek hazin
Başka bir çaren yok mudur ey Rabbel-alemin
*
Ölmek kaderde var yaşayıp köhnemek hazin
Buna bir çare yok mu Ya Rabbe’lalemin”
Bunların kiminin hem birinci hem ikinci, kimisinin yalnız ikinci dizeleri yanlıştır, aruza da uymamaktadır. Doğru biçim şudur:
“Ölmek kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin
Bir çare yok mudur buna ya Rabbe’l-alemin”
Kimi alıntılardaki “ya Rabbül’alemin” yazımı da yanlıştır. Doğrusu “ya Rabbe’l-alemin”dir.
* * *
BAZILARI için “küf kokan” bu yazıya “Yahya Kemal mi, Abdülhak Hamid mi, Baki mi, Tevfik Fikret mi kaldı” diyenler olacaktır.
Evet kaldı, çok şükür ki kaldı...
Nâzım Hikmet de kaldı, Cahit Sıtkı da kaldı, Orhan Veli de kaldı, Attilâ İlhan da...
Siz de kalacaksınız!
—————-
(x) TDK Yayınları