AVRUPA Parlamentosu komisyonunda, aziz meslektaşlarımız, hükümetin Türk basınına getirmek istediği baskıları anlatarak, bir anlamda onlardan yardım istediler.
Belki "yardım istemek" deyimini bazıları sevmeyecek ama, içlerinden biri Avrupalılara "Türkiye'ye heyetler göndererek bize yardımcı olabilirsiniz " dediğine göre...
Şimdi, bir kere peşin peşin altını çizelim, eğer Avrupalı olmak bir devlet politikası ise, Avrupalının ölçülerine uymadan, Avrupalı olmak da mümkün değil...
O halde, ölçülerimiz, onların ölçülerine uyacak, ama bu ölçülerin evrensel olması da şart... Mesela işkenceye karşı çıkmak evrensel bir ölçüdür, sadece Avrupalının değil... Eğer, Türkiye, evrensel kuralları uygulayacaksa, bunu Avrupa istedi, diye değil, Türkiye bu ölçülere layık olduğu için uygulayacaktır.
Üstelik, birtakım anlaşmalar imzalayıp kabul etmişsen - AGİK gibi - "Benim iç işlerime karışamazsınız!" demek hakkını da kaybetmiş sayılırsınız.
* * *
LAFI uzatmayalım da, bizim meslektaşlarla, Avrupalı parlamerterlerin bu toplantısını niçin yadırgadığımızı kısaca anlatalım...
Bir... Eğer Avrupalı, Türk basınının sorunlarıyla bu kadar ilgiliyse, kalkar buraya gelir, yetkili kurum ve kişilerle konuşabilir...
İki... Türk basınının temsilcileri, kendi konularını, evrensel bir meslek olan gazeteciliğin, Avrupalı temsilcileriyle tartışırlar, yoksa içlerinde, müseccel Türkiye aleyhtarı olanlarla değil...
Üç... Avrupa Parlamentosu'nda, Türk hükümetlerini şikayet edenlere gösterilen haklı tepkiyle, bu görüntü çelişki değil midir?
* * *
BİZ böyle düşünüyoruz, düşünüp yazdıklarımızın, mutlaka doğru olacağını da iddia etmiyoruz, ama böyle düşünenlerin var olduğunu da duyurmak istiyoruz...
Biz, basına getirilecek, her baskıya karşıyız, kim getirmek isterse mücadele ederiz ama Avrupa kapılarına gidip "Bize yardım edin!" demeyi de, bağımsızlık düşüncemizle bağdaştıramayız...
Peki, Avrupalı, Türk basınına yapılan baskılara karşı çıkmasın mı?
Çıkarsa çıksın, onun sorunu, Türkiye'yi bölmek isteyenlere destek verirken, gelip bana soruyor mu?
* * *
ŞİMDİ diyeceksiniz ki, "Avrupalı olmanın da bazı şartları vardır, bu ilişkiler bizim Avrupalı olmamızı kolaylaştırır..."
Acaba?
Bakın toplantıya katılan MİLLİYET'in Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ne yazdı:
"Avrupa Parlamentosu'ndaki şu havayı da aktarmakta yarar var. Özellikle Dışişleri'ndeki yargı, Türkiye'nin demokratikleşme bir yana, ağzıyla kuş tutsa, hatta Kürt sorununu çözse bile, Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin hayal olduğu şeklinde. Diplomatlar, orta vade bir yana, uzak dönemde de gerçekleşeceğine şans tanımıyorlar." (12.12.1996)
Bu da Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ten:
"Zafer Mutlu, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğini bir an önce gerçekleştirin, dedi.
Ama o, bunu söylerken, yanımda oturan sosyalist milletvekili, imkansız, anlamına gelen bir tepki gösterdi.
Oradan anladık ki, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği henüz hayal çizgisine yakın bir noktada duruyor." (12.12.1996)
Eeee, o halde?!
* * *
YAĞMUR Atsız'ın bir yazısını hatırlıyoruz...
Yağmur Atsız "12 Eylül" askeri yönetimi döneminde, yurt dışında, bir muhalifti, yazdığı yazılardan hakkında burada dava açılmış, 15 yıla kadar hapsi isteniyordu. Almanya'daki demokratik çevreler ve medya, ona sütunlarını, mikrofanlarını, ekranlarını açmıştı.
Vakta ki, Türkiye'de işler "ağır aksak da olsa, bir miktar da olsa, düzelmeye başladı." Yağmur Atsız da bunları dile getirmeye başladı...
Ne mi oldu?
Anlatıyor:
"Türkiye lehinde konuşmaya başladıktan sonra, kaç yıllık samimi arkadaşlarımın bana şüpheyle hatta zaman zaman hasmane, bakmalarına tanık oldum. Bazı yakın tanıdıklarımın, benim hakkımda adeta bir hükümet ajanı imişim gibi görüş beyan ettiklerini bile dolaylı olarak biliyorum.
Demek istediğim, Spiegel olsun, öbürleri olsun Türk demokratlarına hoparlörlük ederler etmesine de, ancak o demokratlar, Türkiye'ye sövüp saydığı sürece ederler."
* * *
KİMSE alınmasın, kusura bakmasın ama, bizim anlayışımız, bu Avrupalının kapısına gidip "Bu hükümet bize baskı yapacak, siz bize yardım edin!" denilmesine tahammül edemiyor...
Velev ki, bu hükümet Refahyol hükümeti olsa...
Çünkü bu hükümet de, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetidir.