Nazire KALKAN"Sistem danışmanları alınacaktır,
Uluslararası bir Amerikan şirketinde, başlangıçta 1800 - 3000
dolar gelir elde etmek isteyen kişilere kısa zamanda yönetim kadrosunda yükselme imkanı, kariyer yapmak isteyen prezantable bay ve bayanların dikkatine"
Ne de cazip bir iş ilanı değil mi?
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Levent ....., gazetede bu ilanı gördüğünde aynen bu şekilde düşündü. Hemen bir randevu almak için ilandaki telefon numarasını çevirdi. Karşısına çıka çıka Herbalife çıktı.
Ve kısa zamanda ilanda sözü edilenin sandığı bir iş olmadığını, aksine niyetin ilanın cazibesine kanan gençlerin parasını almak olduğunu kavradı. Bir kere sistem danışmanlığı denilen şey bir çeşit pazarlamacılıktı. Ancak gerçekten para kazanmak istiyorsanız önce şöyle 1 milyar 400 milyon lirayı gözden çıkaracaktınız. Kolay mı öyle, ayda 3 bin dolar gelir!
Levent, Herbalife'ın adını ilk kez tıpkı sizin bizim gibi Maraşlı dondurma ustası Recep Usta'yla duymuş. Bitkisel zayıflama hapları pazarlayan şirket Recep Usta'yı da zayıflatacağı iddiasıyla ortaya çıkmış ancak olay dondurmacının böbreklerinin iflas etmesiyle bir sağlık skandalına dönüşmüştü. O zamanlar bir Alman karı - koca'nın pazarlardığı ürünler için tansiyon, kalp ve şeker hastaları için uygun olmadığı iddiaları da basında yer aldı. Uzun süre Herbalife adını duymadık. Anlaşılan şimdilerde bir Amerikan şirketi kimliğiyle yeniden piyasaya çıkmışlar.
Levent, Herbalife'ın Kızıltoprak'taki binasına gittiğinde kendisi gibi 40 kişinin daha geldiğini görmüş. Hepsini bir yere toplayıp, "size haftasonu İnterconti Otel'de seminer vereceğiz. Ama bunun için önce 50 dolar yatıracaksınız. Bu parayı öğlen ve akşam yemekleri için alıyoruz" demişler. Levent'le birlikte 25 kişi 50'şer dolar yatırmış.
Burada sözü Levent'te bırakıyorum:
"Oraya gittiğimde işin aslının bize seminer vermek değil, bundan sonra düzenlenecek seminerlere bizim aracılığımızla adam toplamak olduğunu anladım. Bize sürekli "aedam getirin" diyorlardı. Zaten her şey baştan sona tuhaftı. Amerikan şirketiyiz diyorlardı ama şirket kurucusu Mark Hughes'ın fotoğrafının arkasında kocaman bir İngiliz bayrağı dalgalanıyordu. Salonda ikide bir birileri ayağa kalkıp, "son 2 ayda 4 bin dolar" kazandım diye bağırıyor, sonra başka biri ayaklanıp "ben 10 bin dolar kazandım" diye katılımcıları gaza getirmeye çalışıyordu. Ama bizim nasıl para kazanacağımızdan söz eden yoktu."
İlk gerçek şoklarını
yemek vakti geldiğinde yaşamışlar. 50 dolar karşılığı doğru düzgün bir yemek beklerken, biri gelip Levent'in avucuna 3 tane yeşil 2 tane de sarı hap bırakmış. Tahmin edeceğiniz gibi Herbalife ürünleri. hap olayı bir anda show'a dönüşmüş. Yöneticilerden biri sahneye fırlayıp, "bu haplar sayesinde 30 kilo verdim" diyerek bir avuç hap yutmuş. Cumartesi gecesi hariç tüm öğünler bu şekilde geçiştirilmiş.
Levent durumu "işin özü hepimiz aç kaldık" diye özetliyor. Tabii 50'şer dolarlar da Herbalife'ın kasasında kalmış oluyor.
Gelelim "network marketing" dedikleri sistemin nasıl işlediğine:
"Eğer distribütür olmak istiyorsak, işe seminerden sonra 37 milyon 500 bin lira olan ürün paketini satın almakla başlayacaktık. Bunun değeri 67.8 puandı. Ama bu da yeterli değildi. Bir üst seviyeye yükselmek için 4000 puan toplamak gerekiyordu. O zaman ürün paketlerini
yüzde 50 indirimli almaya hak kazanıyorduk. Bunun için ürün paketlerinden en az 59 tane almak gerekiyordu. İstarsek, 3 - 4 kişi ya da 2 kişi birleşip 4000 puanı doldurmak da mümkündü. Sonra bu ürünleri tüketiciye nasıl satacağımızın üzerinde durmuyorlardı. Siz tanıtımını yapın, bu ürün kendi kendini satar diyorlardı. Anladık ki, burada biz satış elemanı filan değil resmen müşteriyiz."
Kaba bir hesapla 4000 puanı tamamlamak için 1 milyar 400 milyon lira ödemek gerekiyor. Levent, işin aslını öğrendikten sonra ürünlerden bir paket bile almamış tabii.
Herbalife'ı müşteri gibi aradığınızda da aynı bilgileri veriyorlar: "4000 puanı doldurmalısınız ki, işe belli bir seviyeden başlayabileseniz!"
Sistem güzel değil mi?
Herbalife taş atıp, kolu yorulmadan 1.5 milyarlık satış yapıyor. Ondan sonra distrübütör malı tüketiciye ister satsın, ister satmasın kimin umurunda!
Gold kart ayağa düştü
Küçük bankaların kredi kartındaki saldırgan pazarlama stratejileri, gold kartı bir rekabet aracı haline dönüştürdüÖnceden gold kart vermek için ince eleyip sıkı dokuyan bankalar son dönemde neredeyse kredi kartı için form dolduran müşteriye, "gold'u da var, almaz mıydınız?" deme noktasına geldiler.
Gerçekten bir gold kart patlaması yaşanıyor. Oysa 3 - 4 yıl öncesine kadar gold kart sahibi olmak herkesin harcı değildi. Bu kesimin kesin bir tarifini yapmak doğru olmasa da gold kart, her meslek grubundan gelir düzeyi en yüksek kişilerin ve özellikle de üst düzey yöneticilerin statü sembolüydü. Gold kart genelde bankada yüklü bir hesabı bulunan mudilere veriliyor, bazı bankalar bunun için 10 bin - 20 bin dolar gibi alt limitler belirliyordu. Dolayısıyla gold kart almak için aylık yüksek gelir beyan etmek de yeterli olmayabiliyordu.
Şimdi ise işler değişti. Gold kart almak için artık bankada hesabınız olmasına bile gerek yok. Örneğin Finansbank, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği'yle yaptığı işbirliği sonucu, yeni mezunlar da dahil olmak üzere tüm dernek üyelerine gold kart gönderebiliyor. Amaç, iyi bir kredi kartı müşterisi olacağı varsayılan kesime en kestirme yoldan ulaşmak.
İş Bankası kredi kartları bölümü yetkilileri bu durumu önemli ölçüde küçük bankaların saldırgan pazarlama stratejilerine bağlıyor: "Son 1 - 2 yıldır küçük bankalar kredi kartı piyasasına çok hızlı bir giriş yaptılar. Bunun piyasaya önemli etkisi oldu. Müşteri bana en fazla değer veren bankanın kredi kartını kullanırım psikolojisi içinde. Gold kart müşteriye bunu hissettirmenin etkili bir aracı haline geldi."
Koçbank yetkilileri ise "X bankanın gold kart verdiği bir müşteriye siz daha aşağısını sunamazsınız. Rekabet burada en belirleyici unsur," diyorlar.
Gold kart limitleri genelde 500 milyon liradan başlıyor. Ancak 350 milyon limitli gold kart veren bankalar da var. Üst sınır ise 100 bin dolara kadar çıkabiliyor.
Gold kart için bazı banka uygulamaları ise şöyle:
*
İş Bankası: Gold kart verdikleri müşterinin kesin bir profili yok. "Verilen limitin geri döneceği hissedildiği an gold kart veriyoruz" diyorlar. Limitler 250 milyon lirayla - 6 milyar lira arasında değişiyor.
*
Pamukbank: Aylık geliri 500 milyon liranın üzerindeki kişilere veriliyor.
*
Koçbank: Müşterinin geliri için belli bir alt limit tespit edilmiş değil. Ancak Koçbank'ta hesabı olan, otomatik ödemelerini banka üzerinden geçiren, Koçbank ürünlerini sıklıkla kullanan kişilere daha kolay gold kart veriliyor.
*
Finansbank: Eğer herhangi bir kurumsal anlaşma yoksa geliri 400 milyon liranın üzerinde olanlara veriliyor. Gold kartta en düşük limit de yine 400 milyon liradan başlıyor.
*
İktisat Bankası: Genelde geliri 2000 doların üzerinde olanlara veriliyor. Televizyonda reklamlarındaki "İktisat'tan gold kart alana bedava Cine 5 aboneliği" kampanyasında ise bankada en az 10 bin dolarlık 6 ay vadeli hesap açtırma önkoşulu var. Bu kartın limiti ise 3000 dolar olarak belirlenmiş.
Vakıflara, saraylara kredi kartı desteği
Bankalar arasındaki rekabet sivil toplum kuruluşlarına yaradı. Bankalar yakın zamana kadar kredi kartı üzerinden yapılan harcamaların oranının yükseltmek için hediye puanı uygulamasını benimsemişlerdi. Son dönemde toplumda sivil duyarlılığın artması bankaların da strateji değiştirmesine neden oldu. Artık en çok hediye puanı kazandıran kredi kartı değil derneklere, vakıflara, üniversitelere ve hatta tarihi anıtlara kaynak aktaran bankanın kartı revaçta.
Bu konudaki en taze örnek Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çekül ve Tarih Vakfı'na katkı sağlamayı amaçlayan Çağdaş Kart. Çağdaş Kart tek bir bankanın tekelinde değil. Akbank, Bank Eksres, EGSBank, Garanti Bankası, Koçbank, Osmanlı Bankası, Pamukbank, Yapı Kredi ve Tekstilbank'tan bu kredi kartını edinmek mümkün. Eurocard işbirliğiyle yürütülen projede kart sahiplerinin yurtiçinde ve yurtdışında yapacakları tüm harcamaların binde 3'ü, bu kuruluşlara bağış olarak iletilecek. Ancak bu yükü bankalar üstleneceği için tüketicinin cebinden ek masraf çıkmayacak. Ayrıca 3 milyonlira tutarındaki kart ücretinin 2 milyon 250 bin lirası da yine aynı kuruluşlara aktarılacak.
Finansbank'ın Boğaziçi Üniversitesi mezunlarına verdiği BÜMED amblemli kredi kartları ise, yine binde 3 oranında Bogaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneğine bağış sağlıyor.
Bir süredir "Kentli kart" kampanyasını yürüten Kentbank ise kart ücretinin belli bir bölümünü her kentte tespit ettiği spor klüplerine, üniversitelere ya da anıtlara aktarıyor. Örneğin İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı, Ankara'da Anıtkabir bu yolla sponsore ediliyor. İzmir'de İzmirgücüspor, Konya'da Konya Kültür Araştırma ve Geliştirme Derneği, Samsun'da 19 Mayıs Üniversitesi, Bursa'da Bursaspor bu projeden yararlanan kuruluşlar arasında.
Yazara E-Posta: nkalkan@milliyet.com.tr