05.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:
Aslında başlığı "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" koyacaktım ama, fıkra anlatırken sonunu ağzından kaçıranlar gibi kekremsi bir tad verebileceğinden, vazgeçtim.
Çalışma hayatındaki başarıların çoğunun, işini sevme ve sahiplenmeyle geldiğine eminim. Zeka, birikim, deneyim gibi faktörler de çok önemli ama, yokuşa geldiğinde, başkalarının çözmesi için işi başından savanlar; başkalarının başardığı işlerin övüncünü kendileri üstlenmek istediklerinde haklı olarak ter damlatanların hır çıkarmasına da katlanmak zorunda!..Uğraşılan meslek ne olursa olsun, hiçbir başarı sadece "tek" bir kişiye ait değildir. Başarı, planlı üretim yapan, işini sahiplenen, sorumluluk duygusu yüksek insanların ortak ödülüdür..
Türkiye'de bazı işlerin bir türlü rayına oturamadığını, hep "eksik" bir seylerin kaldığını, o "eksikleri ve yanlışları" neden hiç kimsenin üstlenmek istemediğini size anlatmak için kısa bir öykü okuyacaksınız.. Kendinizden bir şeyler bulur ya da bulmazsınız, alınır ya da umursamazsınız; sizin bileceğiniz iş!..
Öykümüzün adı "Benim işim değil ki".
.. Ve öykümüz Herkes, Birisi, Herhangi biri ve Hiç kimse adlı dört kişi hakkında.
Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve Herkes, Birisi'nin bu işi yapacağından emindi.
Gerçi işi Herhangi Biri de yapabilirdi, ama Hiç Kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı, çünkü iş Herkes'in işiydi.
Herkes, Herhangi Biri'nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu ama Hiç Kimse, Herkes'in yapamayacağının farkında değildi.
Sonuçta, Herhangi Biri'nin yapabileceği bir işi Hiç Kimse yapmadığı için Herkes Birisi'ni suçladı...
Hoş kalın.