Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


2002 yılı bütçesi elbette kolay bir bütçe değil. Ama elimizi vicdanımıza koyalım; hangi bütçe kolaydır ki. Hele hele Türk ekonomisinde.
2002 yılı bütçesinde temel olarak belli olan tek parametre var. O da bütçe - dışı fazla. IMF ve özellikle onun kumanda merkezi Amerikan Hazinesi (özellikle Bakan O’Neill’in akıl küpü, John Taylor) bu parametre üzerinde çok katı. Nedeni de basit. İç borç tuzağından kurtulmanın temel yolu böylesi bir fazla ile büyüme elde etmek. Bu zor olmakla birlikte bir kez rayına oturdu mu, başarı sağlanıyor. Örneğin İsrail’de iç borç milli gelirin yüzde 100’ünden yüzde 10’una inebilmiş.

IMF son aylarda diyor ki, "bu fazlayı önümüze koymanız yetmez. Nasıl elde edeceğinizi de göstermeniz gerekir." Hükümetin de somut önlemlerle bunu nasıl elde edeceğini göstermesi de IMF’ye sunması gerekiyor. Sonrası malum. Yine yüklü bir yardım ve aynı stratejinin bir kez daha denenmesi. 2002 yılında 2001 yılını bir anlamda yeniden sahneye koyacağız. Eğer birdenbire hızlı başlar ve toplumun beklentilerini olumluya çevirebilirsek başarılı olunabilir. Ancak hükümet - içi uyumun artması gerekiyor.
2002 bütçesinin iki parametresi çok önemli. Birincisi, enflasyon, ikincisi de reel büyüme hızı. Enflasyon hedefi tüketici fiyatlarıyla yüzde 35 olarak belirlenmiş. Bu rakamlar IMF’nin bastırdığından daha yüksek. Anlaşılan ekonomi yönetimi gelecek yıl büyüme elde edilebilmesi için daha yüksek bir enflasyona razı görünüyor. Bizce 2002 yılında olağanüstü siyasal koşullarla karşılaşılmazsa yüzde 40 - 45 civarında bir enflasyonla bu büyüme hedefi rahatlıkla yakalanır.

2002 yılı bütçesinin temel özelliği bir vergi bütçesi değil, harcamalarda bir tasarruf bütçesi olduğunu görürüz. Vergiler her yıl olduğu kadar, ancak daha çok dolaylı vergilerle artırılıyor. Yatırımlarda yüzde 53 ile oldukça insaflı davranılmış. Personelde artış oranı yüzde 50. Yani öngörülen enflasyondan fazla. Oysa kamu personelinde bir azalış öngörülüyor. Bu da maaşların reel olarak artacağı anlamına geliyor ama yılın ilk yarısında bunun izlenmeyeceği açıklandı.
Bütçede göze takılan temel veri, giderdeki faiz rakamının gayet düşük olması. Bu durum haklı olarak bazılarının gözünden kaçmamış. Dövizli borçlanmalarda kur farklarının bütçede gider olarak yer almaması eleştiriliyor. Ancak bunun bir başka yönü de var. Bu dış borçlanmalarda da geçerli olan durumdur. Yani yurtdışından çok ucuz maliyetle aldığınız borçların anaparası yüksek ama faizi düşük olur. Bu elbette olumsuz bir gelişme değil. Kaldı ki, dövize endeksli borçlanmalarda kur farkları faiz gideri olarak bütçede yer almakta. Tabii 2002 yılı boyunca yapılan borçlanmaların fazinin belli bir kısmının 2003’e sarkması da gerçekleşebilir. Çünkü işler iyi giderse önümüzdeki yıl belki daha uzun vadeli borçlanılabilecektir. Hele hele gelen ek IMF parasıyla.
2001 yılının faiz dışı fazlasının 11.3 katrilyon TL olması bekleniyor. Bu yıl ise hedef 15.8 katrilyon. Geçen yıl 30 katrilyon açık vermesi beklenen kamu bu yıl bu açığı 27 katrilyonun altına düşürebilir mi? Olabilir. Ama ciddi siyasal irade gerekiyor.