Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Arjantin hüngür hüngür ağlayarak tango yapadursun, kimse elini uzatmıyor. Devalüasyon riski faizleri, faizler de borçları büyütüyor.
Şu ana kadar Arjantin IMF’nin Genel Kaynak Hesabı’ndan kullanım kotasının tam 6.3 kat fazlasını kullanmış. Stand - by anlaşmaları ile Arjantin IMF’den şimdiye dek kotasından 4.7 kat fazla para çekmiş. Böylece Arjantin IMF’nin açtığı kredi tutarı 26 milyar özel çekiliş hakkının 16 milyarı aşan kısmını kullanmış. Özetle, Arjantin IMF’nin gözdelerinden.
Türkiye’ye dönersek. 31 Ekim tarihi itibariyle Türkiye IMF’nin Genel Kaynak Hesabı’ndan kullanım kotasının tam 11 kat fazlasını kullanmış bulunuyor. IMF’nin Türkiye’ye açtığı kredi tutarı 17.6 milyar. Kullanmasına izin verilen ise 15.1 milyar özel çekiliş hakkı. Yani, ekonomimizin boyutunun küçüklüğü de göz önüne alınırsa, bize yapılan bonkör yardımın yanında Arjantin’inki solda sıfır kalır. Demek ki, biz baş gözdeyiz.

Zavallı Arjantin. 1983’te anayasal demokrasiye geçişle birlikte tam dört kez istikrar programı uygulayan bu ülke her defasında hüsrana uğramıştı. Çünkü kamu açığını bir türlü yapısal olarak düşüremiyordu. Açlık ve sefalet kol gezmeye başlamıştı. Uzun yıllardır süren bu düşük büyüme yapısına 1991’deki Konvertibilite Planı ile son vermeye çalıştı. Peso ABD dolarına eşit hale geldi. Bankaya her giden istediği kadar dolarını alabiliyordu. Kur da sabitti.
Bu arada akla gelen her reform yapıldı: Parasal sistem, vergi, kamu maliyesi, sosyal güvenlik, özelleştirme, dış ticaretin liberalleşmesi vb. her alana el atıldı. Sonuç muhteşemdi: 1990’da milli gelir 141 milyar dolarken, 1998’de 298 milyar dolar oldu. Kamu açığı milli gelir içinde yüzde 6 - 8’den, 1.4’e düştü. 1999 yılında hiper - enflasyon hafızalardan hemen silindi ve enflasyon yüzde 1.2’ye geriledi.
Ancak "federal" kamu açığı yükselmeye başladı. Dış borçların milli gelir içindeki payları düşük (yüzde 51) olmasına karşın (ihracatın çok sınırlı olması nedeniyle) Arjantin dış borç servisinde zorlanıyordu. Ve 1995’te mecburen devalüayona gitti. Gerçi sonuç olumluydu. Büyüme hızı yüzde 5.5’tan 8’e yükselmişti. Ancak bu da uzun sürmedi. Ertesi yıl ekonomi yüzde 3 küçülüverdi. Rusya krizinin ardından en büyük ticaret ortağı Brezilya parasını devalüe edince Arjantin büsbütün zorlanmaya başladı.

Arjantin IMF’nin her dediğini yaptı. Tüm yapısal reformlar, sabit kur ve sıkı maliye politikası. Ancak enflasyon hariç sonuçlar hep yarım yamalak oldu. İhracatın sınırlı kalması dış şoklara karşı bu ülkeyi zayıf bırakıyor. Örneğin; geçen yıl cari açıklar (net döviz gideri) milli gelirin yüzde 4.3’üne ulaştı. Özetle, kuru serbest bırakmadan Arjantin’in dış açık sorununu kısa vadede çözmesi bir hayli zor görünüyor. (Demek ki, IMF’nin her dediğini yapmak refahı getirmeyebiliyor. İhracata dikkat etmemiz gerekiyor)
Arjantin devalüasyondan haklı olarak çekiniyor, korkuyor. Çünkü mali sistem çökecek. Peso ile dolar eşitlendiğinden herkes birbirine dolar borçlu. Çok acı çekilecek. Bu nedenle Bakan Cavallo kıvranıp duruyor. Ama korkuyla yaşamaktansa belki de ölmek revadır. Devalüasyon riski bu denli yükselince yapmaktan başka çare kalmıyor. Arjantin tango yapsa bile çok ağlayacak.