Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Devlet Bakanı Ali Babacan dün birçok ekonomist meslektaşımızı bir "istişare toplantısı" için Beykoz'da buluşturdu. Yanında Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Fatih Özatay vardı. Saatlerle süren toplantıda tek tek herkes fikrini söyledi. Açıkçası herkes hem davet edilmekten, hem de dinlenmekten çok mutlu oldu.
Bakan açılışta "neredeyiz" ve "ne yapıyoruz" gibi sorulara yanıt aradıklarını, olası riskleri ve 2004 sonunun nasıl görüldüğünü ve öneri almak istediklerini belirtti.
Toplantının başında Murat Çizakça risk sermayesinin ve mikro - finansman konusunun öneminden ve bunun AKP ideolojisine uygunluğundan bahsetti. Daha sonra Mahfi Eğilmez güven sorununa işaret etti. Halk Bankası'nın düşük faizle kredi verme kararını ciddi biçimde eleştirdi. Hükümetin popülist eğilimler sergilediğini savunan Eğilmez, yine de bu açıklamaların uygulamaya dönüşmemesinin sevindirici olduğunu belirtti. Eğilmez IMF çapasından sonra AB çapasına geçilmesi gerektiğini de söyledi.
Daha sonra söz alan Deniz Gökçe üç konu üzerinde durdu. Birincisi, cari işlemler gibi sorunların, medyaya bırakılmaması, yönetilmesi gerektiğini söyledi. İkincisi, bütçenin daha şeffaf biçimde açıklanması gerektiğini, nihayet IMF ile ilişkilerin yaşamsallığını vurguladı. Erdoğan Alkin ise dışarıda global deflasyon ve Ortadoğu'daki ABD'nin belirsiz tutumu gibi riskleri uyarırken, içeride de kamu dengesi, döviz kuru takıntısı ve siyasi risklerin bulunduğuna işaret etti.
Asaf Savaş Akat, güven verilememesinin ekonomik dengelerin kötü dengeden kurtulmayı sağlamadığını, dünyada petrol fiyatları düşerken bunun tüketiciye yansıtılmamasının ek vergi geliri doğurduğunu, ancak enflasyonu engellemekte olumsuz etki yarattığını savundu. Söz bize geldiğinde, bankacılık kesimindeki risklerin sürdüğünü, üstelik bütçedeki fazi - dışı fazlanın yıl sonu itibariyle tutturulmasının zor göründüğünü söyledik. Daha sonra söz alan Mehmet Altan sorunların derininde ülkede mali derinlik olmayışının yattığını söyledi.

Yanıt için, Babacan söz aldığında IMF'den 2004 sonuna dek ayrılmayacaklarını net bir biçimde açıkladı. Ancak halktaki IMF karşıtı duyguların da politikacılar tarafından savuşturulması gerektiğini savundu. ABD ile ilişkilerin kötü olmadığını, ama düzeltmeye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Tek sesliliğe önem verdiklerini ve bu konuda artık daha duyarlı olacaklarını söyledi. ABD'den birkaç hafta içinde gelecek olan 1 milyar dolarlık hibenin, 8.5 milyar dolarlık krediyle dönüşerek iç borç için kullanılacağını sözlerine ekledi.
Bakan Babacan toplantının yemekli bölümünde üç konuyu yeniden gündeme getirdi: Birincisi, vergi hadlerinin yüksekliği ve bir reform ihtiyacı. Bunun yabancı sermayeyi de ürküttüğünü belirtti. Babacan ayrıca vergi barışının yıl sonu bütçe gerçekleşmeleri üzerinde olumlu bir etkisi olmayacağını açıkladı. Anlaşılan bu hayal kırıklığı yaratmış.
Dün yine anladık ki, Ankara'nın bu ara başını en fazla döviz kuru meşgul ediyor. Cari işlemler açığının tırmanmaya yüz tutması ekonomi yönetiminin sıklıkla bu sorunla ve sorularla karşılaşmasına neden oluyor. Ama bu açığın kuru tırmandırıp tırmandırmayacağına emin değiller. Ayrıca ihracatçı şikayetleriyle Ankara'yı bayağı etkilemiş. Toplantının sonunda bunu tekrarlama kararıyla dağıldık.