BDDK en son Pamukbank’a el koymuştu. Malum; banka yaşatmak zor, gömmek ise gayet kolaydır. Mesela Bayındırbank tam bir banka mezarlığı halinde. Ve onun gömdüğü bankaların tamamının hortumlamadan battığını biliyoruz.
Malum "banka hortumlama" kavramı artık literatüre geçti. Olay en basit anlamıyla şu; banka patronu bir yolunu bulup kendisine kredi çıkartıyor. Oysa bu belli bir sınırı geçtiğinde suç oluyor... Kullanılan kredi bankaya ödenmese de faiz geliri yazılıyor. Kağıt üstündeki karlı banka sonunda batıyor. Alınan paralar da toz oluyor.
Çoğu ülkede sermayedarın kendi bankasından kullanabileceği kredilere sınır vardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise buna uyulmadığını biliyoruz. Aslına bakılırsa geçmişte bazı ekonomistler bunun daha iyi bir kredilendirme biçimi olduğunu iddia etmişlerdi. Enformasyon görüşü denen bu yaklaşıma göre, kredi kullanan hakkında tam malumat elde edildiğinden riskler daha iyi kontrol ediliyor. Almanya’daki uzun vadeli kredilerle Japonya’daki keiretsular bunun başlıca örnekleri.
Ancak bu konu yönetişime bağlı. Yönetişimin zayıf olduğu ülkelerde bu tür krediler sorun yaratıyor. NBER’da geçen ay yayımlanan bir araştırmada (Rafael la Porta, Florencio Lopez - de - Silanes ve Guillermo Zamarripa: Grup Kredileri) Meksika’daki grup kredileri incelenmiş. Araştırma, tıpkı Türkiye’deki gibi, bu tür kredilerin arttığını gösteriyor. Yani sermayedar diğer şirketlerinin menfaatini bankanın üstünde tutuyor. Aynı araştırmanın bir başka sonucu da mevduat sigortasının hem grup kredilerini özendirmesi, hem de bu kredilerin koşullarının piyasadan farklılaşması.
Araştırmacılar bu tür kredileri banka yağmalama olarak niteliyor. Ve bunları kullananlar bundan hiç rahatsız değil. Aksine gayet memnun. Çünkü Meksika’da banka sahipleri genellikle şirket sahipleri. Meksika’da banka hortumlanmasının diğer bir nedeni de (tıpkı bizdeki gibi) denetmedeki gevşeklik.
Çalışma 1995 yılında Meksika’da her bankanın ilk 300 kredisi içinden rastgele 90 tanesini seçerek incelemiş. Böylece toplam 1500 kredi dosyası incelenmiş. O tarihte kredilerin yüzde 20’sinin grup kredisi olduğu anlaşılmış. Fakat kriz tekrarlayınca bu oran neredeyse ikiye katlanmış. Araştırmada görülen bir başka gerçek de grup kredilerinin (yüzde 4 kadar) ucuzluğu. Fakat ülkemizde grup kredileri bankayı batıracak düzeye geldiğinden ve hiç ödenmediğinden yüksek faiz yürütülüyor. Yine aynı araştırmada, grup dışı kredilerinin yüzde 84’ü teminatlı iken, grup kredilerinin yüzde 53’ünün teminatlı olduğu görülmüş.
Enformasyon görüşüne göre bunların tümü normal. Hem kredi riskleri daha rahat hesaplanabiliyor, hem de tahsilatta sorunlar yaşanmıyor. Ancak gerçek biraz farklı. Normal kredilerin yüzde 32’si batarken, grup kredilerinin yüzde 77’si batıyor. Üstelik; hiç tahsil edilemeyen kredilerin çoğu banka patronlarının en yakınlarından oluşuyor. Kısacası, banka sahipleri bankalarını kaybetseler de şirketlerini kaybetmiyorlar.
Bu araştırma enformasyon görüşünün yanlışlığını ve yağmalama kavramının doğruluğunu gösteriyor. Ve daha sıkı denetimle sorunun çözüleceği sonucuna varıyor. Kısacası, nereye giderseniz gidin hortumcu her yerde aynı.