Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Siyasette gerginlikler durulmuşa durumda. Böylesi bir ortamda zorunlu olan teknik önlemlerin derhal alınması gerekiyor. Özellikle, bankacılık kesiminde birçok önlem gecikmiş durumda. Bu kesimin sorunları çözülmeden de reel kesim rahatlayamıyor. Bu, Hazine’nin de daha ucuz borçlanabilmesi için çok önemli.
Kriz öncesi çoğu bankanın sermayesi yetersizdi. Bu, kriz sonrası sorun olmaktan çıktı. Çünkü bankaların fiilen sermayeleri kalmadı! BDDK sermaye takviyesi istiyor, sıkıştırıyor. Ancak sermayedar da sıkıntıda. Çünkü diğer işleri de kötü. Yabancılarla evlenmek de hiç avantajlı olmuyor. Çünkü kur gittikçe dolar bazında sermayeleri hızla küçülen bankaları yabancılar yok pahasına kapatmak istiyor. Yurtdışından borç bulmaya gelince: ağzı burnu dağılmış bilançolar buna da el vermiyor. Bu durumda sadece sermayedara ‘para koy’ demek yeterli olmuyor. Hazine’nin de cebi yeni dikildiğinden başka yöntemlerin bulunması gerekiyor. Örneğin, borç takasında verilen kağıtların ikinci piyasası oluşturulabilir. Bu kağıtlar piyasa fiyatıyla değerlendirilip bilançolar düzelebilir.. Krediözkaynak oranlarında bir değişiklik yapmaya gerek yok. Nihayet plasmanlar kamu kağıtlarında risksiz biçimde değerlendirebilir.. Ancak karşılıklar konusunda belki de IMF’nın yumuşak bir geçişe ikna edilmesi gerekir..
Bankacılıkta maliyetler çok yüksek. Krizden bu yana bankalar operasyonel (yani ücret, kira v.b) maliyetlerini hızla aşağıya çekmekteler. Ancak kaynak maliyetleri hala pahalı. Örneğin mevduat üzerindeki stopajlar hala çok yüksek. Diğer yandan, yüksek mevduat faizleriyle kamu bankaları da piyasayı bozmayı sürdürüyor... Öncelikle uzun vadeli TL mevduatların stopajlarını yüzde 10’un altına düşmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda bankaların vade uyuşmazlığından doğan riski de düşürecektir. Malum, Hazine uzun vadeli bono satmak istiyor. Ancak bankaların kaynaklarındaki vade ortalaması çok kısa... Munzamlar da yüksek. Üstelik bankalara sağladığı bir gelir yok. Merkez’den para alan faiz veriyor, ama para veren faiz alamıyor. Garip bir durum sürüyor.
Günlük repoların sistemden çıkarılması, MB gecelik borçlanma limitinin kamu kağıdı teminatına bağlanması ve böylece spekülasyonların asgariye indirilmesi gerekiyor. DTH’ların faizlerinden olan stopajlarının yükseltilmesi (sabit yüzde 20), yahut da vergi beyanına dahil edilmesi düşünülmelidir.
Kredilere gelince. Batıklar hızla artıyor. BDDK çatısı altında kurulacak Aktif Yönetim Birimi hala ortalarda yok. Belki de bu bir fırsat olabilir. Aslında Amerika’daki gibi bu birim, özel bankalara da açılsa (Aktif Yönetim Şirketi) batıklar hızla tahsil edilebilir ve bankacılık sistemi rahatlayabilir. Japonya’da bu model denendi. Ve başarı sağlandı. Bu modelin IMF’ye anlatılması gerekiyor. Ve Bakan Derviş’e görev düşüyor.
Özetle, bankalar sıkıntıda ve düzelmezse reel kesim de rahatlayamaz. Ekonomi yönetiminin geçen hafta olduğu gibi bu kesimle ilişkisini artırması gerekiyor.