Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bayramın da ekonomisi olur mu, demeyin. Bal gibi olur. Nasıl İstanbulluya göre patlıcanın, Karadenizliye göre de hamsinin, böreğinden zeytinyağlısına her çeşit yemeği olursa, iktisatçıya göre de her şeyin ekonomisi olur. (Urfalılara hatırlatalım: İsotun bile ekonomisi olur!)
Önce Türk insanının bayram yaklaşımına değinelim; kimine göre ramazan yılın herhangi bir ayı, kimine göre on bir ayın sultanıdır. İlk kesim oruç tutmaya gerek görmez ve gönül rahatlığıyla içki içer. Onlara göre bayram da tatillerden sadece biridir. Ya yurtdışına gidilir ya da ülkenin bir yöresine. Ülkemizin bu modern azınlığı bu ara kriz nedeniyle yurtdışına gidemedi. Evde oturmak zorunda kaldı. Ya da yurtiçi seyahatlerle yetiniyor.
Kimi de ramazan ayında oruç tutmasa bile, içki içmez. (Sanki Kuran’da "Ramazan dışında içebiliriniz" der!) Kadir gecesi kaçırılmaz, mutlaka oruç tutulur. Allah’a olan inançları sürse de, İslam’ın şartlarını pek yerine getiremeyen modernleşme sürecindeki bu çoğunluk da, bu bayramda evde. Kimi bayramlaşmaya gidecek, kimi de bulunduğu kentte gezecek.
Ramazanda değil, hiçbir zaman içki içmeyen, otuz ramazan da oruç tutan ülkemizin geleneksel çoğunluğu ise zaten yurtdışına tatile gitmezdi. Şimdi de gitmiyor. Dün kimi öteki dünyaya göçmüş, kimi de yaşayan büyüklerini ziyaret ettiler. Bugün de küçükleri el öpmeye bekliyorlar.
Bu ülkede böylesi bir kültür çeşnisini paylaşıyoruz. Hoşgörü içinde mutluluğu aramalıyız! Bayramımız kutlu olsun!
Bayramların ekonomik tarafı bayram arifesinde yapılan yoğun alışveriştir. Türk insanı geleneksel olarak alışverişlerini bayrama göre ayarlar. İhtiyaçlar ya bayram öncesi giderilir ya da bayramdan sonrası için söz verilir. Kimi altın bozdurur, kimi de dövizini! Bu dönemlerde ücretlilerin harcamaları, esnafın da geliri artar. Eskiden bayramlarda dükkanlar açılmazdı. Sonraları son gün açılmaya başladı. Şimdi ise büyük kentlerde tüm günler mağazalar ardına kadar açık. Eh, ne de olsa modernleşiyoruz!
Bizim gibi taşralılar (yazar Kandıralıdır) bayram yemeğini unutmazlar. Fakir fukara doyurulur. Aileler de toplanır, birlikte heybetli bir ziyafet paylaşılır. Şimdilerde bayramlar çikolata, şeker ikramı haline geldi. Merak ediyoruz; IMF ve ABD’nin her şeye karıştığı bir dönemde, bayramlaşmaya nasıl bir yeniden yapılanma gelecek?
Bayram arifeleri para talebi artar, emisyon da yükselir. Merkez Bankası piyasaya para sürmemeye direnirse, faizler yükselir... Dövize gelince; kimi bayram harçlıklarıyla döviz alır, kimi de alışveriş için döviz bozar. Böylece kurun aşağı gitmesi daha olasıdır.
Oysa, geçen cuma günü döviz kuru yükseldi. Bir kamu, bir de özel bankanın dövizde alıcı olduğu söylendi. Özel banka ihtiyaçtan almış olsa gerek. Ama kamu bankasına birileri "biz alamıyoruz, bari sen al, yoksa ihracatçı ölecek" dediyse çok yanlış! Çünkü ilk defa de - dolarizasyon (yani dövizden çıkış) olasılığını ülkemizde yaşamaktaydık. Hazine’nin iç borcunun yüzde 56’sı döviz haline geldiği bir ortamda, iç borcunun neredeyse tamamının döviz hale geldiği Arjantin’i unutmamalıyız!
Neyse bu bayrama biraz olsun bayram havasında girebildik. Gelişmeler umut veriyor. Durum ekonomi bayramı yapacak kadar olmasa da, bayram ekonomisini yazabilmeye elverdi.
Not: Döviz kurunun son iki aydır, yüzde 18 kadar düştüğünü, ikaz ettiğimiz ağustostan bu yana da yatırımcıya pek bir getiri vermediğini tüm okuyucularımıza anımsatırız.