Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Haftalardır merakla beklediğim İbrahim Betil'in "Hafiften bankacılık" (Ana Yayıncılık) kitabı nihayet çıktı. Bir çırpıda okudum. Büyük de keyif aldım. İbrahim Betil efsaneleşmiş orta kuşak bankacılardan biri olarak tanınır. Ancak kitap sadece bu açıdan okunursa alınacak lezzet eksik kalır. Benim gibi İbrahim'in yakın dostlarının ise kitabı okurken dudaklarından gülümseme eksilmeyecektir. Çünkü bir insan kendini bu kadar kompleksiz tarif edebilir. İbrahim duygularını ne güzel anlatmış. Eh, o anlatmayacak da kim anlatacak? Zaten duygusallık deyince aklıma ilk o gelir.
Can Paker ve İbrahim Betil'le on yıl önce Chaps isimli (Avrupa Birliği ülküsünü geliştirmek için oluşturdukları) bir düşünce platformuna beni davet ettiklerinde tanıştım. Sonra bir süre görmedim. Ta ki çoğu arkadaşımın Yeni Demokrasi Hareketi'ne katılmasına kadar. O sıralarda Washington'da bulunan bir arkadaşım bir panelde konuşma yapmaya gelmişti. YDH'li yoldaşını fuayede bana tanıştırmak istediğinde "tanışıyoruz" demiştim.
Sonra bir başka toplantıda karşılaştığımda bankacılıkla ilgili bir eğitim programı geliştirdiğimizi ve bize yardımcı olmasını istedim. Gerçek dostluğumuzun temeli de böyle atıldı. İbrahim kitabının 30'uncu sayfasında bir alıntı yapmış; "Arkadaşlık şaraba benzer, mantarı kapalı bekleteceksin. Arkadaşınla profesyonel ilişkiye girince açıp içeceksin" diyor. Oysa bizim dostluğumuz içerek başladı. İçtikçe çakır keyif olduk. Şişedeki şarap da bitmeyecek gibiydi, ama biz şişenin kapağına mantarı tıkadık. Şimdi yıllandırıyoruz.
İbrahim Betil'i tanıdıkça onda biraz da biraz kendimi buldum. Sabırsızlıklar, zaman zaman aşırı tepkiler. Özetle aşırı duygusallıklar. Tek farkımız, onda celallenme Karadenizliler gibi hemen oluyor. Bende ise biraz daha geciktiğinden birikerek oluşuyor. Muhasebeye giriyor, çıkıyor. Ama ağır hasarın telafisi de ağır oluyor.
İbrahim son derece düzenli ve tertiplidir. Böylesi biri, diyalektik biçimde beklenmedik tepkileri nasıl üretir bilemem. Kitap, bankacılık yaşamında karşılaştığı ilginç olayları ve biraz da karşılaştığı dönemeçlerin aktörleri hakkındaki yargılarını içten ve duru biçimde, dile getiriyor. Adeta bir otokritik. Hiç bankacılığı sevmediğini yazsa da inanmayın. O kuşkusuz o mesleği çok seviyordu. Bankexpress deneyimi onun hayallerini aşındırmış olabilir. Kuşkusuz büyük bir talihsizlik. Krizin zora soktuğu fidan gibi bankasını sattığının ikinci günü mevduat sigortası geldi. Ancak bankacılık düsturlarını yerine getirmediği sanılmasın. Kurduğu bankanın mevduat sahiplerini zora düşürmeden bankasını satabildi. Gazına bastığı banka da dün dünyanın en iyi bankası seçildi. Bugün de Türkiye'nin en büyük özel bankası oldu.
Aile babası İbrahim'in sık sık eşi Sedef'e nasıl sağduyu meleği olarak danıştığı kitapta görülüyor. Sedef belki de onun tek sakinleştiricisidir. Kendini göstermez, sadeliği öndedir. Yanlış anlaşılmasın. İbrahim Betil gibi birisiyle yaşam pek kolay değildir. Ama kitabında bunu kendisi de açıklıyor.
Bankacının güvenilir olması en önemli özelliğidir. Betil bu anlamda ideal bir bankacıdır. Bazı yazılar kitap tanıtımı için yazılır. Bazıları ise yazarı tanıtmak için. Kırpılmış bir otobiyografi olan bu kitabın başlığını ben koysaydım: "Ağırdan bankacılık" koyardım. içindekiler okuyanı sürekli gülümsetse bile.