Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


1996 yılından bu yana Bankers Chailenge isimli stratejik banka yönetimi simülasyonunu Türkiye’de sayısı dört bine ulaşan banka yöneticisine uyguladık. Simülasyon malum benzetme demek. Bankers Chailenge en belirgin özelliği Türkiye’nin koşullarına tam olarak benzetilmiş olması. Hem belli bir makroekonomik model çerçevesi var, hem de Türk bankalarının tabi olduğu yasal koşullar sağlanmış.
Katılımcılar iki yıllık bir süre için kredi veriyorlar, mevduat topluyorlar, şube açıyorlar, personel alıyor veya çıkarıyorlar, zam veriyorlar, Hazine bonosu ihalelerine girip ikinci piyasada satış veya alış yapabiliyorlar, vb. vb. Özetle repo, hisse senedi gibi akla gelen her türlü enstrüman var. Dolayısıyla tam bir laboratuvar ortamı sağlanıyor.

Şimdiye dek iki yüze yakın simülasyonda on dört senaryo sınadık. Bu senaryoların çoğunda devalüasyon vardı. Bu uygulamalarda açık pozisyonda (net döviz borcu ile) yakalananlar genellikle büyük zararlar yazdılar. Ancak mevcut açık pozisyonlarını sınırlı tutanlar, özellikle devalüasyon oranı düşükse, zamanla durumlarını telafi edebildiler. Bazıları devalüasyon sonrası pozisyonlarını daha fazla açarak zararı kapatıp, kara bile geçtiler. İlginçtir, en hatalı olanlar devalüasyona açık pozisyonda girip sonra kur istikrarlıyken kapatanlar oldu. En karlı olanlar ise devalüasyona likit fakat kapalı giren, sonra da olabildiğince açanlardı. Ancak yıllardır gördüğümüz manzara çoğu katılımcının bir pozisyon açma merakının olduğu.
Azınlıktaki devalüasyon öncesi sürekli kapalı olanlar ise kar elde edemiyorlardı. Daha sonra pozisyon açtıklarında bir miktar kar elde edebiliyorlardı. Sürekli kapalı olanlar ise karsızlık nedeniyle küçülüyorlardı. Malum hiç risk almayan para da kazanamaz!
Sınamalarımızdan birkaçı da tek haneli enflasyona geçişti. Geçişe dek uzun vadeli yatırım yapanlar yüksek faizlerle dehşetli paralar kazanıyorlardı. Ancak bankanın büyümesine önem vermeyip sadece bono alarak bunu yapanlar enflasyon düştüğünde para kazanacak büyüklüğe ulaşamıyorlardı.

Burada önemle belirtmemiz gereken konu ekonomik konjonktürün nasıl geliştiği. 1994 yılında olduğu gibi eğer devalüasyon sonrası kur istikrar kazanırsa bankalar da pozisyon açıp para kazanabilirler. Ancak devalüasyon sürerse işler çok kötü. Çünkü kar yaratacak mekanizma kalmamış demektir. Bankalar aksine pozisyon büyütürse zarar da büyür. Kapatırsa zarar gerçekleştirmiş olurlar. Tabii bir de bu durumda döviz alacaklı pozisyonda olmak var. Yani kur gittikçe para kazanmak. İyi de, bu durumda hem döviz bazında sermaye erimekte, hem de döviz kredilerindeki sorunlar artmakta. Yani zarar karı geçmekte.
Türk bankacılık sisteminde bugün yaşanan sorunlar dağ gibi büyümüş bulunuyor. Artan batık krediler devalüasyon üstüne tuz biber ekiyor. Büyüme olmadığından krediler çalışmıyor.
Mevduatlarda düşük faiz verilse kaçan mevduat likidite sorunu yaratıyor. Yüksek verilse parayı satacak yer bulunmuyor; bankalar maliyetin yarısına muhabire veya Merkez Bankası’na döviz depoluyorlar. Bono katmerli krizden sonra korkulu rüya olmuş.
Kolay çözüm yok. Ama şunu belirtelim, simülasyonlarımızda 8 - 9 ay süren devalüasyonu hiç denemedik. İyi ki denememişiz; simülasyonlar yarıda kalır, katılımcılar evine giderdi.