Geçenlerde devalüasyonun bankaları nasıl paçavra haline getirdiğini yazdım. Bu yazıda da devalüasyonun son aylardaki seyrini açıklayalım. Dalgalı kur sisteminden birçok kişi rahatsız. Kur arttıkça herkes birbirine, bu iş nerede duracak, diye soruyor. Ama kimse şunu itiraf etmiyor; herkes her Allah’ın günü gidip döviz alıyor. Pekiyi o zaman kur durulur mu? Elbette hayır.
Bir süre önce bir gerçeği itiraf etmiştik. Ağustos ayında ilk kur yükselmesinde bu kurun aşırı gittiğini mutlaka düşeceğini veya en azından belli bir süre enflasyonun altına kalabileceğini yazmıştık. Yanıldık, nedenleri de belirttik. Bankalar haziran ayındaki takas sonrası kalan döviz pozisyon açıklarını (yani bilançolarındaki net döviz borçlarını) döviz satın alarak kapatmaya başlayınca, kur yükselmeye başladı.
Bankalar tabir uygunsa kol kesiyorlardı. Kolu da ne kadar kısa keserlerse o kadar az zararlı olacaklardı. Dolayısıyla kurun o ara yükselmemesi gerekiyordu. Acele kendilerine sözcülük yapabilecek eli kalem tutan kişilerle ilişkiye girdiler. Kura bant takma gibi son derece riskli seçenekler işlendi. Bereket ekonomi yönetimi, başta Merkez Bankası, bu konuda gayet dirayetli davrandı. Bu yöne gidilmedi.
Gerçi, bankalara pozisyon kapatma zorunluluğu getirilmeseydi, yani bu döviz talebi Hazine üzerinden (yani nakit - dışı piyasalardan) karşılansaydı, kur farklı bir yerde oluşacaktı. Ama ilginçtir, kurun gitmesinden şikayetçi olanlar takasa da karşı oldular. Hatta bazıları konsolidasyonun (yani ülkeyi batırmanın) kaçınılmaz olduğunu bile ifade ediyorlardı. Öylesine muhalefet edildi ki, sosyal demokratların parti - içi muhalifleri bile hafif kaldı!
Ağustos sonrası kurda oldukça dalgalı ve gerçekten genellikle yukarı giden bir trend izlendi. Bu arada yabancı bankaların döviz dealer’ları uyanık davranıp kuru yukarı taşımaya başladılar. Ancak unutmayalım, talebi olmayan malın fiyatı yukarı gitmez. Birileri o fiyattan alıyordu ki, kur yukarı gidiyordu. Kim alıyordu? Tabii ki, herkes. Piyasalarda moraller çok bozulmuştu. Yabancı bankalar kar yazarken yerliler Merkez Bankası’nın kura müdahale ederek ortalığı bir kasıp kavurmasını istiyorlardı. Yani ucuz döviz istiyorlardı. Oysa Merkez Bankası sürekli talebin kaynağını ve miktarını ölçüyordu. Durum müdahale sınırlarının ötesindeydi. Ama bunu açıklayamazdı. Tek yaptığı sık sık ihalelerle döviz satmaktı. Burada da piyasalar bunun müdahale olduğunu anladığından ve kur da düşmediğinden her seferinde kur daha yukarı gidebildi.
Geçenlerde çok değerli bir düşünce adamı olan, ama bize göre piyasalara pek aşina olmayan bir dostumuz, sürekli izlenen televizyon programında arkadaşlarına Merkez Bankası’nın ne zaman müdahale etmesi gerektiğini açıkladı. Açıkçası izlerken bu dostumun da artık piyasaları öğrenmeye başladığına şahit oldum: Merkez Bankası ancak kur düşürebilecekse müdahale eder. Aksi takdirde reel ve ciddi bir talep vardır, piyasadaki arz ve talebe karışmaması gerekir. Kur küçük manipülasyonlarla gidiyorsa onu cezalandırabilir. Bize kalırsa son zamanlarda artık sıklıkla müdahale gerekiyordu. Çünkü artık yerli yabancı herkes aynı numara peşinde. Nitekim dün Merkez Bankası yine kendini gösterdi. Düşünüyoruz acaba rallinin sonuna geldik mi? Birlikte göreceğiz.