Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AK Parti iktidarının ilk haftasında iyi hazırlandıkları izlenimi edinildi. Milletvekillerinin Meclis lojmanlarına taşınmayarak halkın içine yerleşmeleri, bakanlara ricalarını yazılı olarak verme ilkeleri ve Bakanlar Kurulu’nda tutanak tutma kurallarının getirilmesi gerçekten takdir topladı.
Ancak geçen hafta falsolar gözlenmeye başladı. Bülent Arınç’ın eşini başörtüsüyle devlet protokolüne taşıması çok gereksizdi. Yanlış anlaşılmasın; başörtüsüne karşı değiliz. Karşı olduğumuz kör gözün parmağına, aceleci biçimde ülkede gerginlik ve cepheleşme yaratan bu meydan okuyan eda.
Ertesi gün Arınç’ın basına verdiği açıklama da hiç ikna edici olmadı. Sözde TSK’nın toplantılarına eşini alacak kadar akılsız değilmiş. Yani? Sayın Arınç TSK’yı önemseyecek, Cumhurbaşkanlığı’nı önemsemeyecek! Özrü kabahatinden beter.
Önceki gün hükümet programında Anayasa değişikliğinden bahsedildi. Ancak bu değişiklikler açıklanmadı. Şimdi birçok aydın AKP’nin gizli acendalarından dem vuracak.
Asıl büyük falsolama ise ekonomi alanında gözleniyor. AK Parti sanki bir takiye içinde. Bir yandan, sıkı bütçe politikasından ve faiz - dışı fazladan ödün vermeyeceğini belirtiyor, ama aynı zamanda bunun IMF ile müzakere edilebileceğini belirtiyor.
Geçen hafta Derviş’in hedefi olan Ali Babacan Milliyet yazarları Fikret Bila, Derya Sazak ve Serpil Çevikcan’la olan sohbetinde "enflasyon hedefinin" Merkez Bankası onayı alındıktan sonra IMF ile müzakere edilip, değişebileceğini belirtmiş. Ancak "biraz" tabirini ekleyerek.
İçimize kuşku düşüyor. Acaba hafif dozlu popülizm istemleri mi var? Hem enflasyon hedefi değişecek, hem de buna bağlı olarak bütçe gevşetilecek. Daha doğrusu, biraz daha kamu harcaması yapabilmek için bütçe şaşacak. Tabii enflasyon hedefi de. Onca çekilen fedakârlıklar da kısmen heba olacak!
Geçen yıl IMF enflasyon hedefini yüzde 25 isterken, bakan Derviş yüzde 35 üzerinde ısrar etmişti. Ancak, o zaman bunu hiç yadırgamamıştık. Çünkü krizin ardından daha sıkı bir bütçe politikası sosyal ve siyasal olarak fizibl değildi. Hele hele o koalisyonun kırılgan yapısıyla. Gerçe şimdi anlıyoruz ki, tüm siyasal gerginliklere ve çalkantılara rağmen yüzde 30’luk bir hedef çok rahat elde edilebilirmiş. Çalkantılar olmasaydı, belki IMF’nin istediği hedefe bile ulaşılabilirmiş.
2003 yılında daha hızlı büyümek elbette mümkün. AKP’nin faiz - dışı fazlada gevşeme arzusu da bundan kaynaklanıyor olabilir. Gerçekten faiz - dışı fazlada bir - iki puan gevşeme hükümete 3 - 4 milyar dolarlık bir hacama kolaylığı sağlayabilir. Ancak büyüme üzerindeki bu etki geçici kalır, enflasyonda elde edilen düşüş trendi ise bozulur.
AKP’nin önünde tam beş yıl varken bu aceleciliği anlamlı bulmak zor. Enflasyonu adamakıllı çözüp atıp, kalıcı bir büyüme yapısı elde edilmesi en mantıklısı.
Bu yılın enflasyon hedefi olan yüzde 20 ise çok makul bir rakam. Kolaylıkla elde edilebilir ve büyüme üzerinde baskı yaratmaz. İç borç dengeleri yerine oturmadan bütçe gevşetilmemelidir. Aksi takdirde, AK Parti başlarda estirdiği meltem rüzgarı, sonlarda fırtınaya dönüşüverir.