Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçtiğimiz hafta gerçekten renkli bir hafta oldu. Önce Başbakan’ı izledik. Sonra da piyasalardaki oynaklıkları. Başbakan Bülent Ecevit hafta başı hastaneye giderek kontrolden geçti. Sonra DSP grubuna uğradı ve orada kısa, fakat içerikli bir konuşma yaptı. Daha sonra da Cumhurbaşkanı’yla bir görüşme yaparak aktif olduğu izlenimini vermeye çalıştı. Ancak büyük işadamları tedirgin olmuştu bir kere. Buluşarak mutad beyanlarını yaptılar. Tam bu esnada Standard & Poors’un ülke notunu durağana çevirmesi piyasalardaki gerginliğin üstüne tuz biber ekti.
Ekonomi bürokrasisinin ise faal olduğu gözleniyor. BDDK Pamukbank’a el konulmasının nedenlerini kendi sitesinde yayınladı. İlginçti. Çünkü şimdiye dek el konulan bankalar hakkında bu denli açık seçik bilgi verilmemişti. Şeffaflık amacını taşıyan ve kamuoyunu aydınlatan bu davranışın kutlanması gerekiyor. Yıllarca yanlış yönetilen Pamukbank’a keşke daha önce el konulabilseydi.
Hafta içi bürokrasinin aldığı kararlardan biri de Hazine’nin temmuz ayı borçlanma programıydı. Temmuz ayında Hazine’nin, yüzde 75’i piyasaya olmak üzere, 8.8 katrilyon lira iç borç geri ödemesi bulunuyor. Ancak Hazine sadece 5.8 katrilyon lira borçlanacağını açıkladı. Yani gerisi bütçeden karşılanacak. Kaldı ki, bu ara IMF’den de bir miktar kaynak girişi oldu.
Cuma günü İç Borç Danışma Kurulu sonrası Hazine ilginç açıklamalarda bulundu. Önce piyasada likiditesi az olan bonoların yeni ihraç edilenlerle ikame edilebileceği sinyalini verdi. Bir tür geri alım olanağı yaratacak bu olayın bonoya iştahı artıracağı aşikar. Çünkü piyasada likidite artacaktır. Hazine’nin fon yönetimi külfetini artıracak olmasına rağmen, bunu kabul etmesi elbette olumlu...
Hazine’nin bu ayki borçlanmaları daha farklı düzenlenebilirdi. Ama yine de vadeyi kısaltmaya çalışması olumlu. 2 Temmuz’da yapacağı 161 günlük bono ihalesinin yanı sıra, 23 Temmuz’da 3 ay vadeli referans bono ihalesiyle en az 1.1 katrilyon borçlanacak. Ve önemli bir siyasal gerginlik gelişmezse, Hazine’nin pek bir sorun yaşamayacağı görülüyor.
Ankara bürokrasisinden gelen bir başka olumlu gelişme de Merkez Bankası’ndan oldu. MB döviz alım ihalelerine ara verdiğini açıkladı. Ancak gerek TL depo ihaleleriyle, gerekse döviz satışlarıyla TL sterilizasyonuna devam edilecek. Ve nihayet en - son - borç - veren kurum olma yönünde bir güçlü adım daha atıldı: Bankalar, teminatları olduğu takdirde, satış kotasyonundan sınırsız biçimde yararlandırılacak.
Açıklamalar piyasalardaki siyasi gerginliği ortadan kaldırmasa da, ekonomiye olan olumsuz etkileri azaltabilir. Ancak, gerek ABD’deki usulsüzlükler ve yolsuzluklar, gerek Brezilya’nın sarsılması, gerek Çukurova operasyonu, gerekse son siyasal belirsizliklerle bozulan piyasa dengeleri şimdilik raya girse de, artık çalkantılara gebe bir durum doğdu. Hepsinden öte, bırakınız piyasalara güven vermeyi, asıl ekonomi bürokrasisinde tedirginlik gözleniyor. Bu ise oynaklıktan para kazanmaya çalışan spekülatörleri hayli sevindiriyor. Bu nedenle siyasetçilere disiplin dersi verilirken, belki de bürokrasiye moral terapisi uygulamak gerekiyor.

Dün bu yılın ilk üç ayına ait büyüme rakamları açıklandı. Yüzde 0.7’lik bir büyüme gerçekleştiği anlaşılıyor. Anımsanırsa bir süredir büyüme hakkında olumlu beklentilerimizi açıklıyorduk. Hatta 10 Haziran tarihinde "Ekonomide de, siyasette de vay be!" başlıklı bir yazı yazmış ve büyüme beklentilerini tahlil etmiştik.
Aynı yazıda Hazine’nin bir gün önce açıkladığı ilk çeyrekte yüzde 3’lük küçülme beklentisini eleştirmiştik. Bunun üzerine ekonomiden sorumlu Bakan Derviş bizi telefonla arayarak 9 Haziran tarihinde web sitelerinde yayımladıkları bilgi notunu daha ayrıntılı incelememizi istemişti. Bize kalırsa ekonomi yönetiminin uygulamada gösterdiği başarısı tahminler yürütmekten fazla. Yahut da aşırı temkinli. Daha iyimser olmalarında yarar var. Neyse amacımız bürokrasi ile polemik yaratmak değil. Kaldı ki sonuçlara en az onların da bizim kadar sevindiğini düşünüyoruz. Üstelik ikinci yarıdaki siyasal gelişmeler bizim de iyimserliğimizi engelliyor.
Buradaki temel hatanın sanayi kesiminin gelişmesinden kaynaklandığı gözleniyor. Yüzde 0.8’lik bir büyüme beklenirken, gerçekleşme yüzde 3 olmuş. Hatta özel kesimde yüzde 3.4. Bu da gayet memnun edici. Bu gelişmeler CNBC - E’nin aylık tüketim endekslerinden ve Tüketici Güven Endeksleri’nden kabalama olarak gelişmeler tahmin edilebiliyor. Yoksa elbette biz de müneccim değiliz.
Veriler büyümenin ihracattan kaynaklandığını da gösteriyor. Tekstil ve giyim sektörleri bunun belgesi. Bunun da ekonomi yönetimini özellikle sevindireceğini tahmin edebiliyoruz. Öte yandan, iç talepte de canlanma gözleniyor. Kimya ve plastik sanayiindeki gelişmeler ara - malı talebinin kıpırdamakta olduğunu göstermekte.
Fakat tarıma baktığımızda yüzde 1.5’luk bir daralma gözlüyoruz. Ancak bu da beklenilen bir gelişme. Kışın tarımda bir sıkışma olduğu biliniyordu. Merkez Bankası’nın verilerine göre dış alemden faktör gelirleri net 521 milyon dolarlık çıkış gösteriyor. İşci dövizi girişi de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46.9’luk azalış içinde. Bu rakamlar ise memnuniyetimizi azaltıyor.