Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekonomide esintiler giderek olumlu yönde güçleniyor. Geçtiğimiz hafta ihracatın ilk 9 ayda yüzde 12 arttığı, cari işlemlerdeki (net döviz gelirlerindeki) rakamın 2,5 milyar dolara ulaştığı ve açıklanan 3.ncü çeyrek büyümenin ise (beklenenden daha az olumsuz) yüzde 8,5 küçülme ile sonuçlandığı açıklandı. Ve nihayet Cuma akşamı reel sektör paketi açıklanırken Standard and Poors da Türkiye’nin notunun yönünü değiştirdi.
Ancak çark önceden başlamıştı. Artık kimse yakın bir gelecekte kriz veya hiperenflasyon öngörmüyor. Kimi Udönüşü yaptı, kimisi de Vdönüşü. Hafif de olsa direksiyon kıvırmayan kalmadı. Daha birkaç hafta önce iç borçlarda konsolidasyonun kaçınılmazlığını yazanlar, şimdi "yapılsaydı daha iyi olurdu" diye yan çiziyor. İşin özü şu; bazılarımız karamsarlığı çok abartmış, işi amigoluğa döndürmüştü. Kaygılar sıralanırken, olumlu gelişmeleri görmezden geliyorlardı. Bazıları ise hala aynı noktada. Onları da ciddiye almamak gerek.

Uygulanan program ülkeyi bir iç borç batağından kurtarmayı amaçlıyor. Bunun da yöntemi belli. öncelikle daha düşük faizle borçlanılacak. Böylelikle iç borcun büyüme hızı düşecek. ikincisi, milli gelir hızlı büyüyecek, ki iç borç pay olarak küçülsün. Üçüncüsü, ciddi bir bütçe tasarrufuyla, kısmen de olsa borç ödenmeye başlayacak. Ve dördüncüsü, IMF yardımı ve özelleştirme gibi bütçe dışı kaynaklarla bu desteklenecek. Yani iç borcun ya maliyeti düşürülecek, ya da kendisi. Konulan faizdışı fazla hedefin yıl boyunca tutturulduğunu belirtelim. Üstelik kriz ortamına rağmen, IMF’nin de talep ettiğinden de fazla..
Faizlere gelince. Daha birkaç ay önce, yurtdışındaki bol maaşlı genç stratejistler iç borcun bu reel faizlerle dönmeyeceği iddiasındaydılar. inanılmaz derece olumsuz raporlar yayınladılar. Ve onların gazına gelen yabancı derecelendirme kuruluşları ardı ardına not düşürmeye başladılar. Bizde de aynı dolmuşa binen çok oldu. Oysa devalüasyonun hızlanması enflasyonu hızlandırıyordu. Ve bu da mevcut faizleri artırsa bile, daha önce satılan bonoların faizlerini reel olarak yiyip, bitiriyordu. Hazine de çok düşük reel faizle borçlanmış oluyordu. Kur giderken bu genç arkadaşlar reel faizlerin düşebileceğini düşünemiyorlardı.
Açıkçası, Türk Hazinesi ve kamu bankaları beraberce iç borcun konsolidasyonunu büyük ölçüde sağladılar. Evet, konsolidasyon gerektikçe yapılıyor. Hazine rahat olduğu zamanlar ise erken itfalarla kamuya para aktarıyor. Tabii asıl önemlisi Hazine’nin piyasaya olan borcu. Ancak bu borç da geçen yıl sonu 24 katrilyon TL iken, şimdi 34 katrilyon olmuş. Yani reel olarak müthiş bir azalma (yüzde 25’e yakın) sağlanmış.

Ancak program iki yerde topallıyor. Birisi, ihracata dayalı büyüme. Diğeri enflasyon. İhracat artıyor. Hatta gelecek yıl öngörülenin üstünde bile artabilir. Büyümede ise çok olumsuz bir yıl geçirmemize rağmen, ancak bankaların kredi verebilme olanakları açılırsa bu yıl olumlu gelişmeler hızlanabilir. Çünkü bankalarımız ağır yaralı.. Enflasyona gelince. Krizin getirdiği devalüasyon sona erdi. Artık kur dengeleniyor. Bu enflasyona da yansıyacaktır. Yılbaşı enflasyon hedeflemesi için uygun bir ortam yaratabilir. Ve işte o zaman program aksamadan yürüyor demektir..