Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Maşallah denince nazar değmez derler. Dün enflasyon açıklandı ve TÜFE aylık bazda, beklenenin de altında, yüzde 1.4 çıktı. Önceki gün TİM'in açıkladığı ekim ayı ihracat rakamı da gerçekten müthiş. Tek bir ayda neredeyse 5 milyar dolara yakın ihracat sağlanmış. Bu yılda 60 milyar dolara yakın ihracat anlamına geliyor. Ve milli gelirin dörtte birinden fazla ediyor. Tabii yılda 60 milyar dolarlık ihracatın elde edilmesine çok var. Ancak herhalde bu yıl 48 milyar dolar civarında bir ihracat elde edilecek. Ama bu rakam bile bir rekor!
Son yıllarda Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) açıkladığı rakamlar giderek daha gerçekçi hale geliyor. Daha sonra DİE'nin açıkladığı resmi verilerle de büyük ölçüde örtüşüyor. Bu nedenle bu verilere güvenilebilir, yorum da yapılabilir.
Mevcut programın tıpkı daha önce Meksika'da uygulandığı gibi iki önemli dayanağı bulunuyor. Biri faiz - dışı fazla, diğeri de dalgalı kur. Faiz - dışı fazla hem kamu borcunun ödenmesini sağlıyor, hem de iç talebi dizginlediğinden enflasyon düşüyor. Bu arada dalgalı kur da dış dengeyi sağlıyor.
İç talebin frenlenmesinin de ikili bir etkisi oluyor. Biri ithalatın belli bir disiplin altına alınması, diğeri de iç piyasada imkan bulamayan üreticilerin dış piyasaları zorlaması. Kur esnek olduğundan ihracat gayet karlı olabiliyor. Ancak bu politikanın ilelebet sürmesi olanaksız. Çünkü eninde sonunda iç piyasa toparlanınca, hem iç fiyatlar canlanıyor, hem de ihracattaki parlak performans düşebiliyor.
Uygulanan bu program, kriz sonrası Meksika'da uygulanan modelin neredeyse aynısı. Meksika 1994'te ekonomik krizle karşı karşıya kaldığında Kuzey Amerika serbest gümrük birliği anlaşmasını (NAFTA) imzalamış, böylece dış pazarlara açılma olanağına kavuşmuştu. Türkiye'nin zaten böyle bir olanağı var. Gümrük Birliği'ne tam üye. İhracatımız da büyük ölçüde bu ülkelere yapılıyor.
Ülkemizde bu krizin olumlu etkileri de oldu. Özellikle emek verimliliğinde, özel kesimde, ciddi gelişmeler sağlandı. Hem çalışan sayısı azaldı, hem de reel ücretler düştü. Üstelik üretim düzeyi 2000 yılının düzeyini geçtiğine göre ihracatta ciddi bir avantaj sağlıyor. İşgücü maliyetlerini 2000 yılında 100 baz olarak alırsak, şu anda 65'li düzeylerde olduğunu görürüz.
Kurun düşük kalması da çok büyük sorun değil. Çünkü imalat sanayii ihracatında ithalatın payı yüzde 28 - 33 arasında değişiyor. Bunun yanı sıra girdiler içinde dövize bağlı başka unsurlar da var. Hele euronun dolar karşısında değer kazanması işin içine katılırsa, kurun önemi daha da azalır. (Tabii kur daha yukarıda olsa daha da iyi olur.)
Bu arada bir başka olumlu yön daha. Dünyada genel olarak durgunluk var. Eğer dünya piyasaları canlanırsa bu ihracat daha da artabilir. Maşallah diyelim!