Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önceki gün açıklanan enflasyon verileri bazı meslektaşlarımızı ürkütmüş. "Böyle giderse yüzde 35 enflasyon hayal" diyorlar. Hedefin 10 puan aşılabileceğini, yani yüzde 45’e tırmanacağını belirtiyorlar. Bu kaygılar temmuz ayında toptan eşya fiyatlarının beklentilerin hayli üzerinde (yüzde 2.7) gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Malum geçen ayın enflasyonu uzun süre eksi değer beklenmişti. Ancak son siyasal gelişmeler bunu engellemiş görünüyor.
Siyasetteki dalgalanmalar faize ve tabii döviz kuruna yansıyor. Kurdaki artış da çekirdek enflasyona (yani özel imalat sanayii fiyat endeksine), özellikle de toptan eşya fiyatlarına yansıyor. Bu da gayet doğal. Çünkü çekirdek enflasyon ithal girdi maliyetlerinden etkileniyor. Fakat temmuzda çekirdek enflasyonun yüzde 4.1’de kalması umut veriyor. Bu da mayıs sonundan bu yana yüzde 20’ye yakın devalüasyonun sınırlı etki yaptığından kaynaklanıyor.
Tekrarla belirtelim; elbette çekirdek enflasyonun tüketici enflasyona bir etkisi olacaktır. Özellikle de uzun vadede. Ancak bu etki giderek azalıyor. Çünkü enflasyon hedeflemesinin temel amacı TÜFE’nin düşük kalmasına çalışmaktır. TEFE’nin değil. Kaldı ki, zamanla kur ile enflasyon arasındaki ilişki de azalacaktır. Ve bu da gözlenmeye başlamıştır.

Bu başlık 11 Mart 1995’de Yeni Yüzyıl gazetesindeki sütunumuzun manşetiydi. Gümrük Birliği müzakereleri sürecinde yazılan yazı şöyle bitiyordu: "Gümrük Birliği iyi bir şey, ama Avrupa Birliği bambaşka bir şey!"
Herkes büyük sevinç içinde. Sanki bu bambaşka şey gerçekleşti bile. Evet, AB’ye uyum yasaları denen paket büyük ölçüde Meclis’ten geçti. Meclis’i kutluyoruz. Anayasa Mahkemesi’ni giderek bu olumlu adımı tersine çevirmeyi planlayan MHP’yi de kınıyoruz. Ama henüz AB’ye tam üyelik yolumuzun açıldığı sanılmamalı. AB’ye, tam üye olmak için daha bir sürü eksiğimiz bulunacaktır. Zorlu müzakereler sürecek, istesek de, istemesek de Kıbrıs sorunu önümüze gelecektir. Bu çözülmeden de tam üyelik takvimi açılmayacaktır. Üstelik ekonomik istikrarın tam olarak sağlanamadığını unutmayalım. Keza siyasette de kırılganlıklar sürüyor. Hatta son yıllarda Avrupa’da gelişen İslam ve yabancı karşıtı siyasal saplantılar Türkiye’nin tam üyeliğine olumsuz etki yapacaktır.
Öte yandan, Türk toplumu AB’ye girmek istemektedir. Ancak bu istek bir siyasal birliğe veya uygarlık topluluğuna girme arzusundan çok zenginleşme ve kurtuluş umudundan kaynaklanmaktadır. Kimi "Avrupa’da iş bulurum" derken, kimi de kendini lüks içinde yaşayacak sanmaktadır. Hayaller yüksektir. Öylesine ki, sanki yakında tüm erkekler sarışın ve mavi gözlü kadınlarla evli olacaktır.
Ancak AB’ye tam üyelik bunların hiçbirini "hemen" getirmeyecektir. Hayallerimizin olması güzeldir. Ama gerçekler de göz ardı edilmemeli. AB yolu uzun ve dikenli bir yoldur. Atılan her adım, aştığımız her engel bizi daha ileri bir noktaya götürecektir. Kabulümüz gecikse bile. Özetle yine biz bize olacağız. Bizi kalkındıran da Avrupalılar değil, bizler olacak.

Bugün merkezde ciddi bir kaygı var. Varoşlar Tayyip’i yıpranmış ve denenmiş siyasetçilere karşı yeni bir umut olarak görüyor. Bu doğru olmasa da, halk böyle görüyor. Bu yükselme gerçeği de ve bunun ciddi bir potansiyele dönüşmesi modern seçkinleri dehşete düşürüyor. Öte yandan, varoşlarda değil de, kentlerin varsıl ve modern kesimlerinde ise "nitelikli siyasetçi özlemini" bugün büyük ölçüde Derviş karşılıyor. O da siyasette ön plana çıkma hevesinde değil. Böyle olunca da ortaya bir boşluk çıkıyor. O zaman da eski kurtlar da bunun kokusunu alarak sofraya üşüşüyorlar.
Tayyip ve partisi AKP, önümüzdeki günlerde yeni bir vitrinle imaj tazelemeye çalışabilir. Bu onları mevcut siyasal düzenle daha da ayrıştıracaktır. Ve tabii güç kazanacaklardır. İşin üzücü yanı, modernist kesimlerin umudunun varoşlarda destek bulamayışı olacaktır. Böyle bir çözümü tek başına merkeze taşımak bu nedenle sakınca taşımaktadır. Sağın oy potansiyeli kırsal kesimde ve varoşlarda egemen olurken, solun umudu da kentlerin varsıl kesimlerinde güçlü olunca elbette siyasal dengeler çarpıklaşacaktır.
Bu nedenle varoşlara talip olmak gerekmektedir. Yeni ve dürüst siyasetçilerle, sosyal adaleti arayarak!