Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yirmi beş yıldır kronik biçimde enflasyonla yaşıyoruz. Demek ki, çeyrek yüzyıldır ekonomi biliminin bilinen en zararlı sorunuyla doğru dürüst mücadele etmemişiz. Devlet Bakanı Kemal Derviş geçenlerde Bursa'da "dünyada Türkiye'den daha yüksek enflasyonlu ülke gösterene yemek ısmarlayacağım" demiş. Ancak, sakın unutmayın; kazanırsanız "madem ekonomiyi bu kadar iyi biliyorsun, sen çok para kazanmışsındır, en iyisi gel yemeği sen ısmarla" diyebilirler, şaşmayın.
Türkiye'de 2000 yılı hariç yirmi beş yıl boyunca enflasyonun düştüğü başka yıllar da oldu. Ama bunların hepsi ekonomik daralmalarla oluşmuştu. Ekonomide şu temel kuralı unutmayalım: İstikrarlı konjonktürlerde büyüme zordur. Diğer bir deyimle; büyüme istenmezse enflasyonu düşürmek kolaydır. Ancak enflasyon alıp başını giderse yine büyüme dinamiği ortadan kalkar. Bu nedenle düşük dozlu enflasyon oranları "sürdürülebilir büyüme" için en doğrusudur.

Gelelim şubat ayının enflasyon verilerine. TÜFE yüzde 1.8; TEFE yüzde 2.6 ve çekirdek enflasyon denen özel imalat sanayii fiyat endeksi de yüzde 0.7 çıktı. Enflasyonun düşük çıkmasının iki temel nedeni var: Birincisi düşen nominal döviz kuru, yani değerlenen TL. Bu kendini çekirdek enflasyonda gösteriyor. İkincisi de talebin neredeyse ölü düzeye gelmesi. Ki bu da tüketici fiyatlarının (TÜFE) toptan eşya fiyatlarından (TEFE) düşük çıkmasıyla görülüyor.
Talep iki yöntemle dizginlenebilir; bunlardan ilki sıkı bütçe disiplinidir. Şu anda Amerikan Hazinesi'nin Ortodoks politika baskıları sonucu bütçede yaprak kıpırdatılmıyor. Ciddi bir faiz - dışı bütçe fazlası yaratılıyor. Bu politika Türkiye için doğru. Çünkü kamuda yıllarca müthiş bir israf yapılmış, borçlar milli gelire yaklaşmış.
Talebin kısılmasının ikinci yolu parasal genişlemeye frenle olabilir. Nominal gelirler düşer ve fiyatlar aşağıya inmeye başlar. Bazıları bu ara para politikasının fazla sıkıldığı kanısında. Faizlerin bir miktar gevşetilmesiyle ekonomide canlanmanın sağlanabileceğini düşünüyorlar. Ancak düşük faizler ekonomik canlanmayı sağlamayabilir. Talep yetersizse faiz ne denli düşük olursa olsun yatırımlar başlamayacaktır. Japon ekonomisi buna iyi bir örnektir.

Enflasyon düşünceye dek durgunluğa gösterilen sabır, istikrarlı ve yüksek büyüme hızıyla sonuçlanacaktır. Ancak, bu program başlarken "2001 sıkıntı yılı, büyüme 2002'de" denmişti. Şimdi ise "2002 toparlanma, 2003 büyüme yılı" deniliyor. Bu pek umut verici değil. Tekrar eden daralmalar, sonunda çöküşe neden olabilir. Ekonomide amaç büyümedir. Enflasyonu düşürmek ise araçtır. Her ikisini birden gerçekleştirmek zor olsa bile enflasyonu düşürürken sosyal maliyetlerin azaltılması gerekir.
Oysa, uygulanan bu programın henüz enflasyona hedeflenmediğini biliyoruz. Dolayısıyla fiyatlardaki bu yavaşlama biraz kurdan, ama temel olarak da durgunluktan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de çok sevinmemek gerekir. Çünkü yaşadığımız bir fiyat istikrarı değil, resesyondur.