Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Pazartesi akşamı piyasalar kapandıktan sonra iki veri birden açıklandı. Biri Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin açıkladığı kasım ayı ihracat rakamı. Diğeri Devlet İstatistik Enstitüsü'nün açıkladığı enflasyon. Her iki veri de piyasaları hayli sevindirdi.
Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracatın yüzde 18'e varan artması gerçekten çok önemli. (Çünkü geçen yazımızda belirttiğimiz gibi programın temel dayanaklarından birisi ihracatın sürekli artması). Enflasyon verileri de beklenenin oldukça altında gerçekleşti. Beklentiler yüzde 4.5 - 4.8 arasında değişiyordu. Sonuç yüzde 4.2 oldu. Asgari mevsimsellik gösteren çekirdek enflasyonunun geçen ay yüzde 7.6 çıkmasının hemen ardından bu ay neredeyse yarıya düşmesi (yüzde 4) ise açıkçası gayet umut verici oldu. Ancak bir yargıya varabilmek için henüz erken. Aralık ayı enflasyonunu mutlaka görmek gerekiyor.
Ekim ayında enflasyon iki etmenden yükselmişti. Birincisi, sonbahar sezonunun zamları, ikincisi de yüksek dozlu devalüasyon. Ve tabii okul malzemeleri, tarımsal fiyatlar da tuz biber ekti. Kaldı ki, stoklar boşaldıkça yeni mallar raflara zamlı giriyor. Devalüasyon sonrası haziran ayında yüzde 3'e kadar düşen enflasyon, sonbaharda hem Telekom krizi, hem de 11 Eylül etkisiyle azaldı.

Enflasyon üç etmenden normalleşiyor: Birincisi, yüzde 15'i aşan revalüasyon, yani kurun düşmesi; ikincisi KDV indirimleri ve üçüncüsü de petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle ek zamma gerek kalmayışı. Tabii, MB'nin serinkanlılıkla, piyasadaki dealer'ların gazına gelmeyip, gecelik faizi düşürmeyişi de etkili oldu.
Enflasyon müzmin sorunlarımızdan biri. Bazen enflasyonun büyüme üzerinde olumlu etkilerinden bahseden olsa da, bu musibet yıllardır büyük hasar veriyor. Çünkü düşük dozlu enflasyon büyümeye katkı yapsa da, oran iki haneye vardığında büyümeyi kısıtlarken, üç haneye ulaştığında ise krizlere neden oluyor. Daha açık bir ifadeyle, düşük dozlu enflasyon, talebi canlandırıyor ve ekonomiye yarıyor. Ancak enflasyon iyiden iyiye yükselince, yatırımcı hesabını tutturamıyor, cayıyor. Ekonomi de büyüyemiyor.

Kuşkusuz bu yıl hiperenflasyonu sıkı maliye politikası ile engelledik. Şimdi farklı stratejiler peşinde olduğumuz anlaşılıyor... Bunlardan ilki parasal kontrol. Diğeri de enflasyon hedeflemesi. Aslında her ikisinin de kısıtları var. Ama en azından her ikisi de birer yöntem.
Parasal kontrol çeşitli araçlarla yapılabilir. Genellikle merkez bankaları (MB) kontrol edebilecekleri parametreleri belirler. Ya MB parası, ya da ona benzeyen net iç varlıklar veya parasal taban seçilir. Ancak genellikle enflasyon bu hedeflerden doğrudan etkilenmez. Bu nedenle etkinliği sorgulanabilir.
Bu ara popülerleşen enflasyon hedeflemesi konusunda ise MB kamuoyuna net bir bilgi veremedi. Sıkıntılı olduğu anlaşılıyor. Hem kredibilite sorunu var, hem de enflasyonun iniş trendini bekliyor gözüküyor. Oysa faizler gayet elverişli durumda. Tekrarla, aralık ayının verileri çok önemli. Artmazsa, olumlu havayla MB devreye girebilir. Aksi takdirde, parasal kontrolle yetinmek zorunda kalacağımız anlaşılıyor.