Avrupa Birliği'ne tam üye olmanın siyasal koşulları Kopenhag kriterleri tarafından belirleniyor. Sık sık bu koşulların sağlanıp sağlanmadığını tartışıyoruz. Oysa aynı derecede önemli bir de ekonomik koşullar var. Bunlar da Maastricht kriterleri tarafından belirleniyor. Mesela kamu borcunun milli gelir içinde pay olarak yüzde 60'ın altında tutulması Maastricht kriterleri arasında. İşte bu nedenle Türkiye 2006 yılına kadar kamu borcunu milli gelirin yüzde 60'ın altına çekmeye çalışıyor.
Türkiye'nin kamu borçları çok fazla. Neredeyse milli gelire yakın kamunun dış ve iç borcu var. Bu nedenle önümüzdeki üç yıl içinde bu borcun milli gelirin yüzde 30'u kadar düşürülmesi kolay değil. Bu iki etmene bağlı. Biri ekonominin sürekli büyümesi gerekiyor, diğeri de borç rakamının sürekli küçülmesi. Yani daha fazla tasarruf sağlanarak, daha az borçlanma yapılması gerekiyor.
Daha fazla tasarruf yapmak demek, şu çok konuşulan faiz - dışı fazlayı yaratmak anlamına geliyor. Yani devletin topladığı vergilere göre (faiz hariç) daha az harcaması gerekiyor. Bu artıkla da borcu ödemesi gerekiyor.
| | 1996 | 1997 | 1998 | 1999 |
İtalya | 122 | 120 | 116 | 115 |
Belçika | 128 | 123 | 117 | 114 |
Yunanistan | 111 | 109 | 105 | 104 |
Danimarka | 65 | 61 | 56 | 53 |
İsveç | 76 | 75 | 72 | 66 |
Finlandiya | 57 | 54 | 49 | 47 |
İrlanda | 74 | 65 | 56 | 52 |
AB üyesi ülkelerin çoğunun borçları milli gelirlerinin yüzde 60'ını geçiyor. Bu öteden beri bilinen bir gerçek. Hatta bazı meslektaşlarımız bu gerçeğe atıfla "bizde borç büyük değil, faizler yüksek ve vadeler kısa" demişlerdir. Gerçek de budur.
Sol sütunda alttaki tabloda AB ülkelerinden bazılarının iç borç rakamları veriliyor.
Dikkat edilirse, İtalya, Belçika ve Yunanistan gibi ülkeler Türkiye'den de beter görünüyorlar. Gerçi son yıllarda ciddi mesafe almışlar. Üstelik, unutmayalım ki, bu borçluluğun bütçe üzerinde çok büyük bir baskısı olmuyor. Çünkü borcun vadesi uzun, faizi de düşük.
Öte yandan, diğer bazı ülkelerin AB'ye üyelik kriterlerini hemen sağladıkları görülüyor. Mesela Danimarka ve İrlanda bunun örnekleri. Daha önce yüzde 60'lık hedefin üstündeyken, dört yıl içinde bunu aşıveriyorlar. İsveç de yoluna devam ediyor. Nihayet, Finlandiya'da borç büsbütün azalıyor.
Bu ülkelerin de borç sorununu aşmada tıpkı Türkiye gibi faiz - dışı fazla yarattığı görülüyor.
| | 1996 | 1997 | 1998 | 1999 |
İtalya | 4.0 | 6.2 | 4.9 | 4.5 |
Belçika | 4.6 | 5.7 | 6.2 | 6.0 |
Yunanistan | 3.1 | 4.3 | 5.4 | 5.9 |
Danimarka | 1.8 | 2.9 | 3.3 | 5.0 |
İsveç | -0.2 | 1.4 | 4.9 | 4.8 |
Finlandiya | -1.7 | 0.4 | 3.0 | 3.9 |
İrlanda | 3.0 | 3.8 | 4.6 | 3.5 |
Yukarıdaki tabloya dikkat edilirse, en borçlu İtalya'nın yüzde 4 - 5 faiz - dışı fazla yaratarak borçlarını azalttığı anlaşılıyor. Belçika'nın da öyle. Yunanistan'ın ise bu konuda giderek daha iyi performans sergilediği gözleniyor. Hele hele İskandinav ülkeleri olan Danimarka, İsveç ve Finlandiya, gerçekten müthiş bir mali disiplin yükselmesi sağlamışlar.
Kısacası, Türkiye'nin doğru yolda olduğu anlaşılıyor. Faiz - dışı fazla yaratmaya devam etmek gerekiyor. Ancak AB ülkelerinde enflasyon yüzde 2'lerde olduğundan reel faizler de çok düşük. Dolayısıyla sonuç almak kolay ve çabuk oluyor. Türkiye bu denli şanslı değil. Bununla beraber, Türkiye milli gelirin yüzde 6.5'u gibi bir faiz - dışı fazla yaratmaya çabalıyor ki, bu da gerçekten çok önemli bir hedef.
Özetle, AB'ye girmek istiyorsak, borcu azaltmalıyız. Bunun da yöntemi şu anda yaptığımızı sürdürmek.