Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF'nin ikinci adamı Stanley Fischer'ın iki günlük ziyareti geldi, geçti. Ancak Fischer'ın tam emeklilik arifesinde Atlantik'i aşıp buraya kadar gelmesindeki yüklü anlamı gözden kaçırmamalıyız.
Birincisi, IMF Türkiye'ye çok büyük bir yardım yaptı. Milli gelire oranla bu IMF tarihinin en büyük yardımı. Üstelik, Türkiye'nin bu yıl ödemeler dengesinde sorun öngörülmüyordu. Ve IMF'nin yalnızca ödemeler dengesi sorunları için para verdiğini biliyoruz. Bu nedenle hükümetle IMF beraberce işi kılıfına uydurdu ve programda cari işlemlerde yok sayılacak bir açık öngörerek para sağlandı. Şimdi para gelmeye başladıktan bir süre sonra cari işlemlerdeki bu durum düzeltiliyor ve fazlalık öngörüsü açıklanıyor. Kısacası, IMF Türkiye'ye yardımı dış borçlar için değil, iç borçların dönmesi için verdi. Ama resmen böyle bir olanak olmadığı için işi kılıfına uydurdular. Bu olumlu beklentiyi sakladılar. Dahası bu paranın faizi düşük, vadesi de uzun. Genellikle bir - iki yıllık borçlar, bu kez beş yıllık olarak verildi. Kısacası, IMF bu işi iyi denetlemek zorunda.
İkincisi Fischer'ın şu ifadesi boş yere değildi: "Türkiye, Avrupa'nın doğal bir parçası. Dolayısıyla her türlü yardıma layıktır." Paranın sağlanmasında IMF Direktörler Kurulu'nda en çok Avrupalı temsilciler etkin olmuştu. Tabii İtalyanlar ve İngilizler de destek verdiler, ama özellikle Almanlar ve Fransızlar verdi. Neden? Çünkü Türkiye, Avrupa Birliği'ne alınmasa dahi, Avrupalılar Türkiye'nin bu birliğin ötesinde kalmasına da razı değiller. Bu programı herhangi bir stand by olarak değil, Batı'nın Türk ekonomisini yeniden yapılandırma programı olarak görüyorlar. Üstelik Türkiye'de en çok Avrupa sermaye ve kredisi bulunuyor.
Üçüncüsü, Derviş'in Fischer'la özel yakınlığının da bu geziye katkısı oldu. Bu iki ekonomist Washington'da çok yakındılar. Derviş, bakan olduktan sonra bir başka platformda, bu kez karşılıklı konumlarda olsalar bile yakın çalıştılar. Bu nedenle, Fisher'ın ziyaretinin bir jest anlamı taşıdığına da kuşku yok. Dikkat edilirse Bakan Derviş IMF'nin İkinci Başkanı'nı havaalanında karşıladı. Bu karşılama Derviş'in de bu jest karşısında duygulandığını ifade ediyor.
Ancak bir başka noktayı da tekrarlayalım. Geçen programda gerek tasarım, gerekse uygulama düzeyinde IMF'nin önemli hataları oldu. Bu büyük desteğin arkasında biraz da özür ifadesi var. Daha önceki yazılarımızda belirtmiştik (Derviş de geçenlerde onayladı). Devalüasyonsuz kura dayalı istikrar programına geçilmemeliydi. Üstelik geçen yıl IMF temel zaafiyetin bankacılık sisteminde olduğunu bile bile hükümeti sıkıştırmadı.
Fischer, kendinden sonra programın elbette süreceğini, IMF'nin bir kurum anlayışı ile çalıştığını hatırlattı. İç politikanın kendilerini ilgilendirmediğini, ama erken bir seçim de beklemediklerini ifade etti. Anlaşılan ya koalisyon liderleri bir güvence verdiler ya da böylesi bir programda sonuç alınmadan bir erken seçimin koalisyona avantaj sağlamayacağını ima etmek istedi. Hepsinden önemlisi, Fischer'ın ziyareti buradaki işlerin Washington'dan büyük duyarlılıkla, çok yakından izlendiğini gösterdi.