Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Her gece akşam ezanından sonra teknolojinin son harikası bombaların Afgan halkının tepesine düştüğünde hissedilenleri bilemeyiz. Onu ancak gece masum yavrularına sarılıp uyumaya çalışan Afgan analar, babalar bilebilir. Fakirlik ve cehalet içindeki o mazlum halk, Taliban’ın bir dengesiz teröristi (Usame’yi) barındırmaya çalışmasıyla, şimdi büsbütün acıklı bir duruma düştü. Aslında Afganistan’da bir insanlık dramı yaşanıyor. ABD "Taliban’ı bombalıyorum" diye, oradaki zavallı halkı bombalıyorsa, büyük hata işliyor demektir. Kaygılıyız... Afganistan neden bu denli eziliyor? Kuşkusuz fakirliğinden. Afganistan Birleşmiş Milletlerin (UNDP) 2001 İnsan Gelişmesi Raporu’nda 90 azgelişmiş ülke arasında sondan ikinci geliyor.
Dünya Bankası’nın bir süre önce yayımlanan 2000/2001 Kalkınma Raporu’nda "Fakirlikle Savaş" işlenmişti. önce bazı bilgiler verelim: Dünya nüfusunun yarıya yakınının (2,8 milyar nüfusun) kişi başına düşen günlük geliri 2 doların altında. (Kendimizi bunun dışında sanmayalım. Ülkemizde asgari ücretle çalışan bir işçinin ailesinde kişi başına günlük gelir 50 sent eder. Nitekim önceki gün yayınlanan resmi bir araştırma ülkemizin doğusunda kişi başına 1 doların altında günlük gelirin hayli yaygın olduğunu ortaya koydu). Dünya nüfusunun beşte biri de (1,2 milyar) günde 1 dolardan az gelire sahip.
Dünya ekonomileri o denli hızlı gelişmesine rağmen fakirlik alabildiğince artıyor. Son kırk yıl içinde zenginlerle fakirler arasındaki fark ikiye katlandı. En zengin 20 ülkede kişi başına düşen ortalama gelir en fakir 20 ülkeye göre tam 37 kata ulaşmış bulunuyor. Gerçi dünyanın bazı yerlerinde fakirlik azalıyor. Doğu Asya ve Pasifik ülkelerinde 1990’lı yıllarda günde 1 dolardan aşağı kazanan 140 milyon insan bu en alt kategoriden kurtuldu. Ancak Orta ve Güney Asya, Latin Amerika ve Afrika’nın birçok ülkesinde fakirlik büyüyor.
Afganistan’da kadın haklarından bahsetmenin mümkün olmadığı malum. Ancak tüm fakir ülkelerde kadınların ezildiği de ayrı bir gerçek. özgürlüğün tek çıkış noktası eğitim! Oysa Güney Asya’da (ki dünya fakirliğinin yüzde 44’ü burada) kadınların ortalama eğitim düzeyi (yıl sayısı bakımından) erkeklerin yarısı kadar.

Fakirliğe Dünya Bankası çözümü
Dünya Bankası’nın son yıllara kadar stratejisi bu tür ülkelerde büyük altyapı yatırımlarını finanse etmekti. şimdi strateji değişmiş bulunuyor. Dünya Bankası mevcut kurumları yeninden yapılandırarak ve piyasa mekanizmalarını çalıştırarak kalkınmayı hedefliyor. Bu amaçla da üçlü bir yöntem izliyor.
1. Fırsat yaratma: fakirlerin iş bulmadan sağlığa, eğitime dek her türlü fırsatı daha az. Piyasaların bunlara yanıt verilmesi gerekiyor. Bir taraftan özel kesim yatırımlarının teşvik edilmesi, öte yandan yolsuzluklarla mücadele edilmesi, ekonominin dışa açılması, cinsiyet, etnik fark, ırk ve sosyal farklılıklar gözetmeksizin sosyal harcamalarının artması, fakir bölgelerde altyapı yatırımlarının artması gerekiyor.
2. Sistemin Gücünün Sağlanması; kamu Kurumlarında karar vermenin şeffaf, demokratik ve katılımcı ve hesap verebilir, adalet ve büyüme konusunda duyarlı olması, ademi merkezileşmeye önem verilmesi, cinsiyet farklılığını kaldırmaya çabalama ve fakirlerin birikimlerinin desteklenmesi gerekiyor.
3. Her türlü afete karşı güvence; sel, deprem gibi durumlar için fakirlere sigorta sağlama, iç çatışmaları engelleme, ve sağlık sigortasının sağlanması hedefleniyor.. Ve tabii bir de salgın hastalıklara karşı mücadele..
Sistemin Gücünün Sağlanması konuları "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"nd yer almıştı. Ancak, MHP TELEKOM’da taş koydu. Esintilerin nereden geldiğini şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Savaş sonrası Afganistan
Milli gelirin bile doğru dürüst hesaplanmadığı Afganistan’da Dünya Bankası 6 Şubat 2001 tarihindeki raporunda toplu açlık beklendiğini yayımlamıştı. Ortalama ömrün 45 yılı bulmadığı, her 1000 doğumun 150’sinin ölümle sonuçlandığı, 5 yaşına dek çocukların neredeyse dörtte birinin yaşamını kaybettiği, kadınların beşte dördünün, erkeklerin de yarısının okuma yazma bilmediği dünyanın bu en fakir ikinci ülkesine bombalar yağa dursun, merak ediyoruz: acaba atılan bombaların maliyetinin yarısı kadar savaş sonrası bu ülkeye yardım yapılacak mı? Dünya Bankası’nın bu etkileyici (!) modeli ne denli uygulanacak? Eroin ticareti yerine fakirliğin tek ve kalıcı çözümü olan eğitim bu ülkeye gelecek mi? Hatta şu bile sorulmalıydı: bugün bomba atacağınıza, o parayla bu projenin yarısı gerçekleşseydi ne Taliban kalırdı, ne de Usame!
Türkiye elbette teröre ve Taliban’a karşı mücadelede Batı ittifakında yer almalıdır. Ancak mazlum ve fakir Afgan halkının hak ve özgürlükleri korunmalıdır. Türkiye adaleti savunurken ezenden değil, ezilenin yanında olmalıdır. Kurtuluş Savaşı’nda bize yardım eden Afgan halkını asla unutmadık!

Her derleme farklı noktalarda durabilir. Hepimiz büyüme arzuluyoruz. Ancak gelişmeler bir türlü tatmin etmiyor, aksine rahatsız ediyor. Grafikteki sanayi üretim endeksi 1999 yılında, özellikle yaz başından eylül sonuna dek, bir durgunluk yaşandığını, ancak yıl sonunda bunun aşıldığını gösteriyor. 2000 yılının ikinci yarısında oluşan canlanma da sürdürülebilir olmadı ve son iki ayda tekrar hızlı bir daralmaya girildi.
Demek ki bugün yaşadığımız daralmanın başlangıcı 2000 yılının sonuna dayanıyor. 2001 yılının özellikle şubat sonrasında bir durgunluğa girildiği apaçık belli. Devalüasyon tam bir şok yaratıyor. Nisanda dibe vuran sanayi temmuzda daha da aşağıya iniyor, çünkü TELEKOM krizi patlıyor. Ancak ağustosta çok küçük bir kıpırdanma gösteriyor. Ekonomi yönetiminin ilk tahminleri bu aylarda canlanmanın başlaması üzerineydi. (Oysa sonraları bu sonbahara ertelendi.) Geçen yılın benzer dönemi dikkate alındığında bunun önemi daha da anlaşılıyor, çünkü geçen ağustosta sanayi zaten canlıymış. şimdi merak ettiğimiz konu; eylül ayı verilerinin bu gelişmeyi desteleyip desteklemeyeceği? Piyasadan alınan önhaberler bunun aksi yönünde. 11 Eylül ne yazık ki, hem turizmi, hem de diğer dayanıklı tüketim mallarına olan talebi büsbütün tavsatmış bulunuyor. Bize göre kasım ayına dek büyüme gerçekleşmeyebilir ve önümüzdeki yıl işadamları daha büyük sıkıntıya girebilirler.
Evet, hepimiz büyüme istiyoruz. Farklı araçlarda bile olsak yönümüz aynı. O zaman neden arada karşılaşmıyoruz? çünkü kimimiz iyimser ve umutlu, kimimiz ise giderek umudunu daha da yitiriyor. Omnia omnibus ubique! Nerede mi yazılı? Londra’nın belki de en pahalı binasının tam tepesinde. Kimi okuyor, kimi de sadece bakıyor.