Nihayet, gerek belediyeler, gerekse BOTAŞ doğalgaz fiyatlarını düşürme kararı aldı. Tabii iş işten geçtikten, şu soğuk aylarda astronomik faturalar tahsil edildikten sonra.
1970’li yıllarda büyük kentlerde ısınma sorun olmuştu. Artan petrol fiyatları fuel - oil ve mazotu pahalı hale getirmiş, kömüre geçiş başlamıştı. Oysa bu, çevre kirliliği yaratıyordu. Doğalgaza ilgimiz de işte bu yıllarda başladı. Doğalgazın hem temiz, hem ucuz olması Ankara’yı cezbediyordu. Ancak son zamanlarda doğalgaz da pahalı hale geldi.
Doğalgazın pahalı olmasının bir nedeni dövize bağlı olması. Devalüasyon hızlanınca o da pahalılaşıyor. Üstelik krizde satın alma güçleri de düşüyor. Ama hepsinden öte, döviz bazında bile doğalgaz tüketiciye daha pahalı sunulur oldu. En azından şu belirtilebilir: üstündeki KDV geçen yıla göre yüzde 1 daha fazla.
Şu anda ülkemizde 3 milyon aile doğalgazdan yararlanıyor. Yani 15 milyon nüfus. Bu ülkenin yüzde 22’sini oluşturuyor. Geriye kalan nüfus ise ya daha pahalı enerji kullanıyor, ya da daha ilkel. Yahut da her ikisi. Şurası çok önemli: Acaba bu yüzde 22 kesim toplumun varsıl kesimini mi, yoksa yoksul kesimini mi oluşturuyor? Geri kalan kesim, yani köyde tezek veya gecekonduda odun yakan yurttaşın durumu ise malum: yoksullar. Bu kesime doğalgazın ulaşması için daha fazla yatırım, yani daha fazla kar gerekiyor. Bu da yüksek fiyat gerektiriyor. Pekiyi doğalgazdan elde edilen karlar yatırıma mı dönüşüyor? Bilmiyoruz.
Belediye buradan elde ettiği karla gecekondulara başka hizmetler götürebilir. Gerçi bu yasaya aykırı ama, bunu da görmüyoruz.
Doğalgazda depolama kolay değil. Ama mümkün. Ülkemizde ise tek bir ülkeye bağımlı olmamak için birkaç ülkeden anlaşmayla doğalgaz alıyoruz. Doğalgazı depolayamadığımızdan tüketmesek dahi para ödüyoruz. Şimdi bazıları diyorlar ki, bu yıl boş yere para ödeyeceğimize fiyatı ucuz tutalım, bari vatandaş yararlansın. Olabilir. Ancak uzun vadede depolama yatırımlarını hızlandırmalıyız.
Doğalgaz bu yıl yüzde 180 zam gördü. Günlerdir beni üzen, yıllar önce kuruluşuna öncülük ettiğim Rekabet Kurumu’nun bu konuda bir türlü yetkisini kullanamaması. Kentlerde doğalgazı belediyeler sağlıyor. Bunlar egemen güçlerini kötüye kullanarak doğalgazı çok pahalı satıyorlar. Bu ise yasaya aykırı. Aynı durum BOTAŞ için de geçerli. Belediyelere tek satıcı olan bu kuruluşu da cezalandırmak mümkün.
En yanlış olan ise KDV’yi düşürerek ucuzlatma. Bu nasıl anlayıştır? Fahiş karı koy, Maliye vergi almasın, fiyat makul hale gelsin! Üstelik bu kadar bütçe açığı varken.
Bir malın ucuz, ya da pahalı olması siyasal bir tercih olabilir. Varsıldan alır, yoksula dağıtırsınız. Ama bunu seçimlerde açıkça ortaya koyar ve buna göre oy istersiniz. Ekonomik bakımdan ise, bir malım fiyatını rekabet koşulları belirleyemiyorsa, düzenlenmesi zorunludur. Batı’da bu gibi doğal tekellerde fiyat düzenlemesi yaygın biçimde uygulanmaktadır. İşte bu noktaya baktığımızda tam bir keşmekeş söz konusudur. Enerji Üst Kurulu resmen olsa bile, fiilen çalışmamaktadır. Böyle olunca da, Mehmet Bey aynı doğalgazı, İngiliz John Smith’ten daha pahalıya tüketmektedir.