Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta bankalara yapılacak sermaye desteği (bilimsel tabirle: bank recapitalization) çok tartışma yarattı. Çoğu bunu kamu kaynaklarının savrulması, hatta neredeyse yolsuzluğa verilen bir prim olarak niteliyor. Bu da kuşkusuz yetersiz bilgiden kaynaklanıyor.Gerçekler ise çok farklı. Mali krizlerden en çok bankalar zarar görüyor. Özellikle Güneydoğu Asya krizlerinden sonra bu görüldü. Bu da bankaların yeniden yapılandırılmasını neredeyse yegane politika olarak karşımıza çıkarıyor.Kütüphanemizde konuyla ilgili yüzlere varan kitap ve makale bulunuyor. Ama biri son derece önemli. Ortak yazarı şu anda IMF İkinci Başkanı Anne Krueger olan (diğeri Aaron Tornell) makalenin başlığı: "Bankaların Yeniden Yapılandırılmasının Krizlerden Çıkıştaki Rolü: Meksika Örneği 1995 - 1998" (NBER, 1999, 53 sayfa). Aslında bir süredir bu makaleden esinlenerek bu süreci başlatmadığı için ekonomi yönetimini sert biçimde eleştirmeyi planlıyorduk. Neyse ki, gecikmeyle de olsa, tasarı ortaya çıktı..Aylardır "reel sektöre destek verilmiyor" diye eleştiriler yağıyor, krizde harap olan şirketlerin toparlanması için mali yardım isteniyordu. Ancak çoğu banka sermayesini yitirdiğinden teknik olarak yeni kredi veremiyordu. Üstelik, eski kredilerini bile geri çağırmak zorunda kalıyordu. Çünkü karşılık ayırmaya bile sermayesi yetmiyordu. Dünya Bankası ve Ankaradaki ekonomi yönetimi bu durumu nihayet görmüş olacak ki, bu tasarı şimdi karşımıza geldi.Bu tasarıyla bankalara değil, gerçekte reel sektöre destek veriliyor. Çünkü bankalar şu anda bu sermayeleriyle zaten bono alıp, kar yapabiliyorlar. Sadece kredi veremiyorlar. (Üstelik, şu çarpık mantığı anlamak mümkün değil: şirketler zora düşerse yardım iyidir, bankalar zora düşerse yardım yolsuzluktur.) Kaldı ki, bu uygulamayla bankalara yapılan sermaye desteği nasıl olsa geri ödenecektir. Ödenmezse de bankaya el konulacaktır..Bankalara sermaye desteği çok erken yapılsa hiç hak etmeyen bankalar yararlanacak, çok geç yapılsa bir işe yaramayacaktı. Yine de daha önce başlatılabilirdi. Çünkü Meksikada gecikilmesi sonuçların çabuk alınamamasına neden olmuştu. Bir eleştirimiz bu.Diğer bir eleştirimiz ise piyasadaki aktif payının yüzde 1i geçme koşulunun çok yetersiz olması. Ülkemizde bankaların bu boyutlarıyla kar elde etmesi çok zor. Bu oran daha yüksek olsaydı, uzun vadede daha sağlıklı olurdu. Çünkü küçük boyutlu bankalar bir süre sonra tekrar sıkıntılara düşebilir. Kaldı ki daha yüksek bir oranla birleşmelerin önünü açılabilirdi.Kuşkusuz bankalara sermaye desteğinin böylesi teknik ayrıntıları tartışılabilir. Ama bugün bu desteğin karşısına çıkanlar, hatırlatalım ki, ekonominin bir an önce toparlanmasına da karşı çıkmış oluyorlar. Bize kalırsa, geç bile kalındı! hursit@marun.edu.tr Herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Aydınlatılmaları gerekir. Ve anlaşıldığı kadarıyla biz bilim adamları bazen bu sorumluluğumuzu yerine getiremiyoruz.