Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Şimdiye dek hep aşırı iyimserlikten ve aşırı karamsarlıktan kaybettik. Krize girince adeta gözümüz karardı. Sanki tek bir olumlu yön kalmamıştı. O toz duman arasında kamuoyunu bilgilendirmeye, yapılanları anlatmaya çalıştık... Hayli de tepki topladık. Neyse.
Ancak şimdi işler iyiye gitmeye başlayınca, çeşitli riskler de göz ardı ediliyor. Bu da doğru değil. Zaman zaman arkaya bakıp duygusallıktan uzak bir muhasebe yapmakta yarar var. Aksi takdirde sıkıntılarla karşılaştığımızda gecikmiş olabiliriz. Bu kesinlikle şeytanın avukatlığı sayılmamalı. Çünkü şeytanın avukatlığı belli olumsuzluklar varsayıldığında karşı tarafın savunmasının ölçülmesidir. Oysa biz gerçek riskleri yansıtmalıyız...

Ağır bir kriz atlattık. Uygulamada birkaç hata dışında, genel olarak doğru strateji uygulanıyor. Hükümetin performansı da takdir edilmemeli. İsteyerek veya kerhen, bilerek veya acz içinde olduklarından IMF'nin önlerine koyduğu her reformu gerçekleştirdiler. Üstelik IMF'nin önümüze her koyduğu doğru olsaydı, geçen kriz yaşanmazdı. Buna rağmen irade gösterildi. Özellikle kamu sektörünün reformu ile bankalara çekidüzen verilmesi konusunda ciddi çabalar gözlendi. Ama hala yetersizlikler gözleniyor.
Şu anda yapılanlar, geçen programı çökerten etmenlerini telafi ediyor. Elbette kamu alanında ve bankacılık sektöründe reformlar son derece önemli. Büyük yararları var. Oysa şimdi artık farklı bir noktadayız. Kura dayalı bir istikrar programını terk ettik. Uyguladığımız yeni programın daha başarılı olması için başka önlemleri ele almalıyız.
Kamu kesiminde açıkların
ortadan kaldırılması bir ölçüde halloldu. Kalıcı olması için ise bireylerde ve siyasi yapıda anlayış değişikliği gerekiyor. Bankalar konusuna gelince... Sermayesini yitirmiş bankalara borç vermek gerekiyor. Fakat bu yeterli olmayacaktır. Çünkü şu anda bankalar para kazanmıyorlar. Bu konuda cesur adımlar hala gözlenmiyor. Birleşmeleri özendirmek (!) gerek. Kamu bankalarının gecelik borç piyasalarından çıkması çok olumlu. Ancak onların da reel sektörü kredilendirmeye geçmeleri gerekiyor.

Şu anda uygulanan program ihracat öncü büyümedir. IMF'den gelen para iç borcun ucuz dönmesini sağlayacak, düşen faizler de büyümeye elverecektir. Kamu dengelerinde ödün verilmediğinden iç talep canlı olmayacak ve dalgalı kurla birlikte ihracat artacaktır. İhracat artışı da büyümeyi destekleyen ikinci etmen olacaktır.
Ancak hızla büyümeye geçilmezse, dengeler değişebilir. Aralık ayı ihracatı düşmüştür. Durgunluk da had safhadadır. Üstelik ekonomi yönetimin demeçlerinden anlaşıldığı kadarıyla enflasyon büyüme hedefinin önüne geçmiştir. En azından Merkez Bankası bunu açıkça ifade etmektedir. Aslında sıralama doğrudur. Sürdürebilir büyüme için enflasyonun düşmesi gerekmektedir. Ancak ikinci bir yıl yaşanacak bir durgunluğun toplumsal maliyeti de göz ardı edilmemelidir.
Özetle, büyümeyi de telafi edecek politikalar hızla devreye sokulmadığı takdirde riskler artacaktır.