Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Piyasalarda bir gevşeklik başladı. Malum gerginlikler artıyor.. Gerginliklerin kimi ekonomik, kimi de siyasal kaygılardan kaynaklanıyor. Önce siyasete bakalım: Başbakan Ecevit'in sağlık durumu elbette birçok kimseyi ürkütüyor. Çok da doğal. İşadamları bu hükümeti alternatifsiz olarak niteledikçe ve erken seçimi yanlış gördükçe, hükümetin tek tutkalı olan Ecevit'in sağlığına da herkes kilitleniyor.
Ecevit nezle olsa piyasalar geriliyor. Demek ki, piyasalar Ecevit'in sağlık durumundan kaygılı. Bununla beraber, bu hafta Ecevit'in yeniden çalışmaya başladığı görüntüsü piyasaları geçici de olsa rahatlatacaktır. Dolayısıyla endişeler biraz abartılı. Hepsinden öte, ekonomide dengeler yerli yerine oturdukça, bu tür dalgalanmalar da azalacaktır.
Şu ara piyasalarda egemen kaygılardan biri de erken seçim konusunda belirdi.
Türkiye'nin erken seçime gitmesinin yaratabileceği sorunların çoğu belirtildi, tartışıldı. Kuşkusuz çok erken bir seçim programa zarar verecektir. Ama zaten 2002 yılında seçimi göze alan, yahut da öneren bulunmuyor. Bu işin 2004'e kadar gidebileceğine yürekten inanan sayısı da çok az. Belki hükümet o tarihlere uzanmak isteyebilir. Unutmayalım, önümüzdeki seçimler siyasete adım atacakların barutu ve havası o tarihlere kadar yetmeyebilir. O tarihe kadar hükümet de hangi şekle girer, bilinmez. Bize kalırsa 2003 yılının sonbaharında yapılacak bir genel seçim ekonomiye pek zarar vermez. Dengeler yerine oturmuş olur. Hele hele yeni siyasal gelişmeler oluşur, seçim bir umut ışığı haline dönüşürse, ekonomi için çok daha hayırlı olur.
Piyasalarda gerginliğin önde gelen ekonomik kaynağı bankaların alacağı sermaye desteği. Aslında burada kullanılacak tabir "sermaye desteği" değil, "yeniden sermayelendirmek" (recapitalization) olmalı. Bu çok daha anlamlı. Çünkü bu katkı sermayesinin önemli bir kısmını yitirmiş bankalara sağlanacak. Amaç sistemi güçlü hale getirmek. Oysa piyasalar çok tedirgin. Çünkü bu desteği alacak bankalar sermaye yetersizliklerinin açığa çıkmasıyla itibar kaybedeceklerini düşünüyorlar. Belki kısa vadede bu tahminleri doğru olsa da, uzun vadede komada yaşayacaklarına rasyoları düzelecek, kendilerine gelecekler. Ve daha güçlü olarak yollarına devam edecekler.
Üstelik bir konuya daha açıklık getirmek gerekiyor; bankaların döviz mevduatları eylülden bu yana muhteşem bir kar yazıyor. Çünkü kur sürekli aşağıya doğru gidiyor. Krediler ise zaten geçen yıl boyunca iyiden iyiye daralmıştı. Dolayısıyla bankaların açık pozisyonları çok sınırda kalsa bile, açık pozisyonun karlılığı son yıllarda bu düzeye hiç varmamıştı.
15 Mayıs'ta bilançolar belli olacak. Ama halka ve ortaklara bu durum 5 Haziran ve 26 Haziran arası toplanacak genel kurullarda duyurulacak. Dananın kuyruğu da o zaman kopacak. Ancak ecel kaçınılmazdır. Bu tarihten bir süre sonra ciddi bir rahatlama doğacaktır. Bize kalırsa bankalar bu desteği almamak için direnebilirler. Ama çabuk atlatılacağı düşünülmelidir.
Kaygılar, tedirginlikler artarken, ekonomi yönetimi de bazı ekonomistleri aşırı iyimser olarak eleştiriyor. Bu da Ankara bürokrasisinin kriz sonrası huyu haline geldi. Artık krizi yaratan değil de, çıkışı gösterenler eleştiriliyor! Ne garip değil mi?