Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Her yıl başında The Economist dergisi bir yıllık çıkarır. Bu yıllık içinde o yılın önemli gelişmeleri değerlendirilir. Geleceğe ilişkin çeşitli konularda yazılar yer alır. Ayrıca dünyanın belli başlı ekonomileri bazı verilerle kısaca değerlendirilir.
Bu yıl da 54 ülkeye ilişkin tahminler vardı. Ancak Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler çok çarpıcıydı. Şöyle deniyordu:
"Amerika’nın Irak’a saldırısı 2003 yılında Türkiye için riskler oluşturacaktır. Eğer Irak’ın Kürtleri kendi devletlerini kurmaya kalkarsa, Türkiye’nin Kürtleri de buna katılmayı arzulayabilir ve Türkiye’den toprak koparabilir. Türkiye üslerinin Amerika tarafından kullanılmasına duyarlı olacaktır, fakat Ankara beklediği garantiyi alınca uzlaşacaktır."
"2003 yılında uzun bir durgunluktan sonra ekonomi canlanacaktır. Ancak borç ödeme sorunu ortadan kalkmış değildir. IMF kredileri yardımcı olmakla birlikte, daha fazla yardıma gerek bulunmaktadır. Yakınlara düşen bombalarla turizm pek döviz yaratamaz."
Öncelikle şunu belirtelim; The Economist dergisi Batı’nın muhafazakar kesimini temsil eden, son derece ciddi bir dergidir. ABD’de de etken olan bu dergide böylesi bir ibarenin yayımlanması, eğer gözlerden kaçmadı ise, hayra alamet değildir. Türkiye’yi ve Türk aydınlarını rahatsız etmelidir. Çünkü Türkiye’nin toprak bütünlüğü tartışılmaktadır... Irak’a saldırı sonrası Kuzey Irak’ta yeni bir devletin kurulması olası olabilir. Ancak Türkiye’den bir katılım beklemek ham hayalden öteye gidemez! Bunu değerlendirmeye bile almak zaman kaybıdır.
Birincisi, Kürt kökenli yurttaşlarımızın hiçbirinin böyle bir arzusu yoktur. İkincisi, kültürel olarak da, siyasi olarak da, ekonomik olarak da Türkiye bütünleşmiştir. Türklerle Kürtlerin dilden öteye çok az kültürel farkları vardır. Ülkenin demokratik sistemi, Kürtlere tam bir siyasal temsil hakkı tanımaktadır. Ekonomik olarak da, Güneydoğu Batı ile çok güçlü biçimde eklemlenmiştir. Ve nihayet, Kürt kökenli vatandaşlarımız artık çoğunlukla Güneydoğu’da değil, ülkenin her yerinde oturmamaktadır. İstanbul’daki Kürt sayısı, belki de Diyarbakır’dan fazladır. (Kaldı ki Diyarbakır Güneydoğu’nun en büyük ilidir). Olmayacak işlerle ilgilenmek Batı’nın işi olmamalıdır!
Böylesi bir ortamda devletin aldığı tavır doğrudur. Türk ordusu Kuzey Irak’ta yer almalı ve savaş sonrası oldu - bittilerle karşılaşılmamalıdır. Gerçi hükümetin gizli kapılar ardında verdiği sözlerden bahsediliyor. Bu iddialar gerçekse çok yanlış! Ancak yoksa, bunu iddia etmek daha yanlış! Çünkü şimdi bir dış sorunla karşı karşıyayız.
ABD’nin Irak’a müdahalesi elbette sadece demokrasi için değil. Öyle olsaydı, dünyanın bir sürü başka ülkesine müdahale etmesi gerekirdi. Amerika’nın asıl hedefi bölgede uydu bir devlet yaratmak da olamaz. Çünkü o durumda, müttefiki olan bir ülkeyi istikrarsız ve kırılgan bir duruma sokar. Ve bu Amerika için daha büyük bir kayıp olur.
Önemli olan şudur; savaş olacaksa çabuk bitmelidir. Ve Türkiye son derece aktif olmalıdır. Türk askerinin Kuzey Irak’ta ciddi biçimde yer almasından başka bir seçenek, ne yazık ki yoktur. Ortalık da bulandırılmamalıdır!