Bundan bir süre önce Hürriyet gazetesi yazarı, eski Merkez Bankası ve şimdi de bir özel bankanın yöneticisi olan Ercan Kumcu dostumuz bir dizi makale yayımlayarak faizlerin düzeyinden çok, kurun düzeyinin istikrarlı olmasını savundu. Kumcu'nun bu görüşü kendi içinde iki bakımdan haklılık taşıyor. Birincisi, 1988 yılında mali liberasyon sürecinde Kumcu geminin kaptan köşkündeydi. İkincisi de bankacılık kesimi sıcak para olgusunu yıllardır savunuyor. Kumcu da bu kesimin içinde yer alıyor.
Bu yazıya iki tepki geldi. Biri aynı gazetede yine köşe yazarı ve yine dostumuz olan Ege Cansen. Diğeri de Akşam gazetesinde köşe yazarı ve aynı zamanda hocam da olan Deniz Gökçe. Cansen, düşük kur - yüksek faiz yerine, düşük faiz - yüksek kurun yeğlenmesi gerektiğini savundu. Gökçe ise konuya tamamıyla farklı bir eksenden girdi.
Önce Kumcu'nun tezini yansıtalım. Kur belli bir hedef doğrultusunda hareket ederse, ekonomik beklentiler bu ölçüde oluşur. Hem ekonomik istikrar elde edilir, hem de sıcak para ülkeye girerek faizlerin düşmesine el verir. Bazıları sıcak parayı kaçamakçı bulsa da, ülkede işler iyiyse o da kalıcı olur. Demek ki, işlerin iyi olması daha önemlidir. Kaldı ki, reel faizlerin yüksek olması bir neden değil, sonuçtur. Kamu maliyesinde disiplin sağlanırsa o da zamanla düşer. Kaldı ki, kurların yüksek olmaya başladığı bir ortamda, faizler de yükselmeye başlar.
Ege Cansen ise yazısında yüksek kurdan ekonomisi batan ülke olmadığını anımsatırken, reel faizlerin reel ekonomi üzerindeki hasarına dikkat çekiyor. Aslında Cansen'e göre yüksek kur yararlı bile. Dış dengenin kurulabilmesine yarıyor. Krizlerin çoğunun ardından kurların aşırı ölçüde yükseldiği düşünülürse, Cansen de kendi içinde haklılık taşıyor.
Gökçe ise bütün bu tartışmayı yersiz buluyor. Her iki parametrenin de birer sonuç olduğunu hatırlatarak, aslında faizin belli rejimlerde ve özellikle kamu borcunun yığıldığı ortamlarda farklı boyutlarda çıkmasının doğal olduğunu belirtiyor. Gökçe'nin borç sorununa işaret etmesi çok önemli.
Kurun enflasyonist beklentiler üzerindeki etkisi biliniyor. Kur hedefinin olduğu rejimde kur para otoritesi tarafından geçmiş enflasyona göre ayarlanıyordu. Beklenen enflasyon da bu kurdan besleniyordu. Ancak dalgalı kur sistemine geçilince bunun değişmesi gerekiyor. En azından zamanla. Kurun yüksek olması enflasyona neden olsa bile bu etki hem geçici, hem de sınırlı oluyor.
Faizin yüksek olması ise enflasyonu indirmek bakımından önemli olabilir. Ancak kamu borcunun yüksek olduğu bir yapıda reel faizlerin düşmesi kolay olmuyor. Hele reel faizler kur riski taşıyorsa. Bunun düzelmesi için bir yandan kamu maliyesinde ciddi bir disiplin gerekiyor, diğer yandan bankaların yeniden yapılandırılması.
Konu gerçekten çetrefil. Ama kurun yüksek olmasının yaratacağı sorunun geçici ve sınırlı olacağını belirtmekte yarar var. Yeter ki, yapı değişmiş olsun.