Dün tam bir Türkiye manzarası yaşadık. Belirsizlikler, dalgalanmalar, sürprizler. Ve ne heyecan! Günlerdir Brezilya maçına konsantre olmuştuk. Heyecanla sabah kalktık. Televizyonları açtık. Fakat açar açmaz döviz kurunda oynamaları gözledik. Birkaç saat içinde kur yüzde 3’e yakın yükseldi. İlk önce önemsemedik. Ne de olsa ufak tefek dalgalanmalar olabilirdi.
Piyasalar Başbakan Ecevit’in akşam gireceği sağlık kontrolünden olumsuz bir raporla çıkacağını satın alıyorlardı. Bu gerginlik gün boyunca sürdü. Ve kur dalgalı biçimde yükseldi. Öğleye doğru ise Standard and Poors adlı derecelendirme kuruluşunun ülke notumuzu açıklaması piyasalardaki gerginliği daha da artırdı. Bonolara satış geldi, faizler yükseldi.
Borsa ise iyiden iyiye düşüyordu. Oysa borsa zaten cansızdı. Bu denli bir düzeyden düşüş tabii ki ciddi bir kaygıyı gösteriyor. Demek ki, hükümetin bütün aldığı bu tedbirlere rağmen hala inançsızlık var. Bir güven sorunudur gidiyor. Acaba IMF’nin istedikleri eksik mi bırakıldı? Yoksa programın bazı siyasi gerekleri de mi var? Bütün bunlar tartışılabilir. Ama bize göre etkiler belli:
Şu anda Brezilya finans sistemindeki gerginlik Türkiye’yi etkiliyor. Buna "bulaşma" deniyor. Ve zamanla bu geçecek. Bu arada ABD’nin telekomünikasyon devi WorldCom’un muhasebe kayıtlarında 3.8 milyar dolarlık yolsuzluk yaptığının ortaya çıkması da hem dünya piyasalarını hem de Türkiye’yi olumsuz etkiledi.
Tabii en önemlisi Başbakan’ın sağlığı. Bir türlü görevini layığıyla yerine getirememesi ve üstelik bir çözüm bulmamakta ısrar etmesi piyasaları çok tedirgin ediyor...
AB konusunda da Türkiye ters bir konuma düştü. Özellikle MHP’nin aldığı tavır Batı’da diplomatik kaygılar yarattı ve bu da mali piyasalar tarafından hemen sezildi.
Çukurova grubuna yapılan operasyon da piyasaları etkilemekte. Zaten bankaların sermayelendirilmesi süreci piyasalardaki gerginliğin başlangıcı olmuştu.
Mali piyasalardaki bu gerginliğin nereye varacağı merak edilebilir. Önce dövizi yanıtlayalım. İthalatta bir miktar canlanma olsa da bu abartılacak bir düzeyde değil. Demek ki, buradan gelen bir döviz talebi yok. Geçen yıl döviz pozisyon açıklarını kapatmaya çalışan bankaların ise artık ciddi bir yapısal döviz talebi bulunmuyor... Vatandaş da döviz talebi yaratmıyor. Çünkü artık o da düşer diye korkuyor. Üstelik döviz alacak parası da kalmadı. Sıcak para çıkışı da çok sınırlı olduğuna göre kurdaki çıkışlar spekülatif. Ve her spekülasyon geçicidir. Yani çok korkmaya gerek yok. Üstelik ekonomi yönetimi kurlar yukarı çıktıkça ihracat artar diye sevinecektir. Ama gerçek biraz farklı. Çünkü faizler de yükseliyor. Bu da çok olumsuz.
Dün "Brezilya mı önce çökecek, Türkiye mi?" diye başlık atmıştık. Türkiye Brezilya’ya yenildi. Ama çökmedi. Aksine gayet başarılı oldu. Dünyanın en güçlü takımıyla dişe diş bir maç çıkardık. Kaldı ki, buraya kadar en güçlü takımları devirerek gelmedik. Yani biraz da şanslıydık.
Ama inançla çabaladık. Ve buraya kadar geldik. Şimdi ise üçüncülük hakkımız. Brezilya bizi olumsuz etkilememeli. Ne maç, ne de finans piyasalarında yaşadığı dalgalanmalar moralimizi bozmamalı. Çünkü ekonomide temeller tıpkı futboldaki gibi olumlu yönde.