Dünkü yazımızda bankaların durumu hakkında iki bilgiyi vermiştik. İlki, bankaların kriz sonrası giderek sayı olarak azalmasıydı. Oysa son yıllarda banka sahibi olmak gayet karlı sanılıyordu. Şimdi ise bankalar zar zor kar ediyor. Hatta çoğu zararda. İkincisi, bankalar son iki yıldır kredi vermekte zorlanıyor. Hatta bırakın kredi vermeyi, asıl dertleri batık kredileri toparlayabilmek.
Batık kredi gerçeğini tartışmalıyız. Bu konu gerçekten çok önemli. Bankalar kredi musluğunu açamıyor. Açmadan da büyüme hızlanamıyor. Büyümenin olmaması da kredi talebini frenliyor. Yumurta - tavuk misali bir durum açıkçası.
Gerçi son zamanlarda büyüme sinyalleri gözlenmeye başladı. Ancak bunun mevcut kapasitenin kullanımında verim artışıyla sağlandığı göz ardı edilmemeli. Mevcut kapasitenin yetersiz kalması ortaya çıktığında kredi talebi de oluşacaktır. Hele hele o dönemde reel faizler daha düşük olursa, bu talep daha da artar. Bunu da sağlayacak olan siyasi belirsizliklerin olmaması.
Bankaların donuk kredilerini iki yerden izlemek mümkün. Biri Merkez Bankası (MB) verileri. Diğeri de İMKB’ye açıkladıkları bilançolar.
MB de öteden beri kendisine bildirilen kredilerin batmış olanlarını yayımlıyor. Malum bir zamanlar MB’de kurulmuş bir risk merkezi vardı. Bu merkeze tüm bankalar verdikleri kredileri bildirirler. MB de bu kredileri yayımlar. Hem de tüm ayrıntılarıyla. Buna "TCMB Memzuç Risk Cetveli" deniyor. Dolayısıyla, her banka kredi verdiği bir müşterisi hakkında diğer bankalardan aldığı kredileri izleyebilir. Çok yararlı bir sistem. Hatta artık elektronik ortamda en geç bir ay gecikmeyle veriler dağıtılıyor. Tek sıkıntısı yurtdışından (off - shore gibi) verilen kredilerin bu cetvellerden izlenememesi.
İMKB’ye kote bankalar diğer şirketler gibi denetlenmiş bilançolarını her üç ayda bir yayımlamak zorunda. Hem de enflasyondan arındırılmış biçimde. Bu da halka açık bankaların kredi batıklarının izlenmesini sağlıyor. Üstelik bu bankalar sistemdeki büyük bankalar. Geriye ufak - tefek, ya da kamu bankaları kalıyor.
Aşağıdaki ilk tablonun ilk sırasında en büyük banka hariç 3 bankanın rasyo ortalaması veriliyor. İkinci sırada ise o banka da dahil ediliyor ve ortaya ilk 4 özel bankanın durumu çıkıyor.
Üç bankanın kredileri toplam aktiflerin (Eylül 2002 itibariyle) yüzde 26’sını oluşturuyor. Yani gayet düşük. Bu kredilerin ise yüzde 23’ü batık. Bu müthiş yüksek bir oran! Hele hele biri var ki, kredilerinin yüzde 61’i batık görünüyor. Tabii bir de sabit kıymet haline gelmiş batıklar var. (Bağlı ortaklıkları hariç tutuyoruz). Bular da hesaba katılırsa, donuk aktif oranı yüzde 56’ya tırmanıyor. Bu rakamlar elbette çok ürkütücü. Bankacılık kesimindeki bu tablo değişmediği sürece ekonomide riskler sürüyor demektir.
MB verileri de benzer bir tablo sergiliyor. Tabii burada, kamu bankaları dahil, tüm bankalar sergileniyor.
Görüldüğü gibi, bankaların kredi stokları BDDK tarafından denetlendikten sonra batık oranı yüzde 17 gibi bir düzeyden yüzde 25’e tırmanmış. Tüm sistem düşünüldüğünde ürkütücü tablo teyit ediliyor. Umudumuz ekonomide canlanma sağlandıkça kredilerin tahsilinin mümkün hale gelmesi ve bankaların bu durumdan kurtulması.