Dün hükümetin iki önemli yetkilisi birden Merkez Bankası'na çullanmış. Önce Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen dış ticaretten sorumlu olarak ihracatın henüz bu kurla zarar etmeyeceğini, ancak bir süre sonra sıkıntıya gireceğini iddia etmiş.
Daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun kendini tutamamış, kükremiş adeta Merkez Bankası'na. Bağımsızlığın istediğini yapma anlamına gelmediğini belirterek, topa tutmuş bu kurumu. Anlaşılan hükümet döviz kurundan hayli şikayetçi.
Konunun üç yanı var. Birincisi, kurun gerçekten çok değerli olup olmadığı. İkincisi, Merkez Bankası'nın bu konuda gerekeni yapıp yapmadığı. Ve nihayet üçüncüsü, bu konu nedeniyle hükümetin şikayete hakkının olup olmadığı ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığının ne anlama geldiği.
Şimdi baştan belirtelim ki, TL elbette aşırı değerli bir düzeyde. Yani döviz belki yüzde 15 - 20 kadar olması gerekenden ucuz. Ama her kur değişiminde müdahale olsa serbest kur sistemi kalmaz. Kaldı ki, Merkez Bankası iki tür müdahaleyi birden yaptı. Önce döviz alım ihaleleriyle dövizdeki arz fazlasını çekmeye başladı. Sonra, birdenbire taban gördüğü noktada doğrudan yüklü alımlarla kura müdahalede bulundu. Henüz etkili olunamamış gözüküyor. Ama bir süre sonra bu etki görülecektir.
Kurdaki bu düzey muhtemelen aşırı yüksek reel faizlerden kaynaklanıyor. Biz de bu nedenle Merkez Bankası'nı bazen eleştirdik. Ancak bir noktayı unutmamak gerekiyor; Merkez Bankası gecelik faizleri indirse bile, bu daha çok kısa vadeli bono faizlerini etkiler. Çünkü uzun vadeli bono bileşik faizleri belirsizlikler nedeniyle yüksekte kalıyor.
Merak ettiğimiz asıl konu ise; birdenbire hükümet üyelerinin Merkez Bankası'na çullanma gereği duyması. Acaba bir rahatsızlık mı var? Yoksa günah olması nedeniyle faiz kazancından kaçınan ve döviz alan AKP'li seçmen profilinin baskısı mı bu demeçlere neden oldu? Yoksa gerçekten ihracatçının baskısı mı rol oynadı? Tabii insanın aklına daha kötü şeyler geliyor. Acaba hükümet Serdengeçti'yi sıkıştırarak onu istifaya mı zorluyor? Yahut da kafalarında alternatif bir isim mi oluştu?
Bütün bunlar akla zarar! "Döviz almış vatandaşı koruyacağım" diye bir ülkede ekonomi politikası izlenemez. İhracatçı da bu kurla ciddi bir avantajı kaybetmiş olabilir. Ama son yıllarda elde edilen verimlilik artışı ve ihracatımızın ağırlığını oluşturan euronun değer kazanması dikkate alınırsa, durumun o kadar da vahim olmadığı anlaşılır. Kaldı ki, girdilerin de bir kısmı dövize bağlı. Nihayet kurun bulunduğu noktadan Merkez Bankası da rahatsız ki, farklı bir strateji izliyor.
"Merkez Bankası bağımsızlığı" demek hükümetin belirlediği enflasyon hedefi doğrultusunda izleyeceği politikalarda tam serbesti içinde olmaktır. Merkez bankaları özerk ve bağımsız olması doğrultusunda çeşitli adımlar atmıştır. En son da 2001 merkez yılında bazı yasal değişiklikler gerçekleşmiştir.
IMF de bu konuda çok duyarlıdır. Ve galiba hükümet bunun pek farkında değil. Ama her iki demecin de IMF çevrelerini tedirgin ettiğini anlamak için müneccim olmak gerekmiyor.