Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Şu anda resmi verilere göre 145 katrilyon iç borç var. Bu 86 milyar doların üstünde bir rakam demek. Az buz bir rakam değil kuşkusuz. Türkiye’nin çözmeye çalıştığı belki en önemli ekonomik sorun da bu. Buna "borç dinamiği" deniyor. Olumlu gelişmeler gözlenir, doğru politikalar uygulanırsa, borcun milli gelire oranı düşebiliyor. Ve sorun olmaktan çıkıyor. Aksi halde borç hızla büyüyor ve ülkeyi iflasa sürüklüyor.
Şimdiye dek izlenen olumsuz politikalar gelirden fazla harcamak ve bunu da borçla karşılamaktı. Ancak artık deniz tükendi. Bir kriz yaşandı. Ve çok ders alındı. Doğru politikalar ise; ekonomiyi büyütmek, bütçeyi disiplin altına almak, hatta mümkünse faiz - dışı kalemlerde belli bir tasarruf sağlamak ve faizleri de düşürmek.
2001 yılında küçülen ekonomi bu yıl yüzde 6 büyüyecek gözüküyor. Bu çok önemli ve olumlu bir gelişme. Kaldı ki bu büyümenin gelecek yıl da sürmesi bekleniyor. Demek ki borç dinamiği bakımından bir başka olumlu gelişme daha yaşanacak.
İkincisi, bütçe disiplini, 2001 yılında milli gelirin yüzde 5.7’si kadar faiz - dışı fazla yaratılmıştı. 2002 yılında hedef yüzde 6.5 olarak kondu. Bu daha da zor bir hedefti. Nitekim Türkiye bu hedefi elde etmekte (hele IMF tanımıyla) bir hayli zorlandı. Bu yıl da yüzde 6.5 konulduğu takdirde bir hayli zorlanacağı aşikar. Ama yine de böylesi bir bütçe fazlası elbette borç dinamiğine son derece olumlu etki yaratıyor.
Üçüncüsü, faizler. Şu anda faizler nominal bazda ciddi olarak düştü. Seçim öncesi faizler yüzde 70’ler civarındaydı. Şu anda ise en likit (bench - mark kağıt) bileşik yüzde 50 civarında geziniyor. Bu yüzde 23 - 24 civarında beklenen (gerçekleşecek) reel faiz demek. Bu yönden bakıldığında elbette çok yüksek.
Gelecek yıl faizler hızla düşebilir mi? Burada iki engel bulunuyor. Birisi siyasal riskler. Özellikle Irak savaşı faizleri ciddi biçimde yukarı çekebilir. Diğeri ise Merkez Bankası’nın izlediği sıkı para politikası. Bu da kısa vadeli faizlerin reel olarak yüksek olmasını gerektiriyor.
Aşağıdaki grafikte, Hazine’nin yaptığı iç borç simülasyonu yer alıyor. 2001 yılında kamu bankalarının görev zararlarının iç borca dahil edilmesiyle milli gelire oranı yüzde 59’dan 92’ye çıkmıştı. Hazine’nin bu yıl için yaptığı tahmine göre bu yıl iç borcun milli gelire oranı yüzde 81’e kadar düşecek. Tabii bu hesapta yüzde 6 büyüme ile seçim sonrasındaki iyimser havayla faizlerin düşüşü bulunmuyor.
Olumlu gelişmeler gözlenir, yani yüzde 5 - 6 civarında büyüme, yüzde 10 kadar reel faiz ve sürekli milli gelirin yüzde 6’sı faiz - dışı fazla yaratılırsa, 2003 yılında iç borcun milli gelir içindeki payı yüzde 75’e düşecek. Biz Irak savaşı uzun sürmezse bunun elde edilebileceği kanısındayız.
Hazine’nin iyimser senaryosuna göre 2006 yılı sonunda Maastricht ekonomik kriterlerinden birini tutturmuş olacağız. Ve iç borcun milli gelire oranı yüzde 60’ın altına inmiş olacak. Kısacası, doğru politikaları sürdürmek gerekiyor.