Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF, ünlü İngiliz iktisatçı Lord Keynes’in önerisiyle, savaş sonrası ülkelerin ödeme sorunları için kurulmuştur. Gerçi Keynes gerek IMF, gerekse Dünya Bankası’nın siyasal müdahalelerden uzak olması için Washington dışında kurulmasını istemişse de, her ikisi de ABD Hazinesi’nin hemen yanıbaşına kurulmuştur!
Son yıllarda gelişmekte olan ülkelerin mali liberalleşme çabaları yaşanan küreselleşme sürecinde finansal krizlerle sonuçlanmakta. IMF de bu ülkeleri çabuk kurtaramamakla suçlanmakta. Öte yandan IMF ise bu işin zaten zor olduğunu, önemli olan önceden IMF’yle eşgüdümün sağlanmasını savunuyor. Türkiye örneğine baktığımızda ise durum farklı. Türkiye IMF’nin uygulattığı bir programda krize sürükledi. Şu anda uygulattığı ikinci program ise hala sonuç vermiş değil.

Carnegie Mellon Üniversitesi’nin ünlü moneratist profesörü Alan Meltzer’in başkanlığını yaptığı Uluslararası Finans Kurumu Danışma Kurulu geçtiğimiz nisan ayında IMF’nin rolü üzerine bir rapor yayımladı. IMF’nin resmi yayını olan IMF Survey de kurul üyelerinden Columbia Üniversitesi profesörlerinden Charles Calomiris’le Eylül 2001 sayısında bu raporu tartışmış.
Finansal krizler uzmanı Calomiris IMF’nin geçmişte gizli kapaklı çalıştığını, ancak Başkan Yardımcısı Stanley Fischer döneminde kamuoyuna açılmaya başladığını belirtiyor. Ancak artık IMF Kurulu’nun kararlarının oy dağılımının yayımlanmasını istiyor. Bize göre de böylesi bir açıklık çabası, hem haksız olduğu sanılan eleştirileri ortadan kaldırabilir, hem de IMF’nin güvenirliğini artırabilir. Çünkü unutmayalım ki, finansal krizlerle beraber IMF de saygınlık yitirmiştir.
Komisyon raporunda IMF’nin hazine bölümü fonların yönetiminde kamuoyunun bilgilendirilmemesi nedeniyle eleştiriliyor. Gerçi Calomiris’le anlaşamadığımız konular da var, ona göre kalkınmaya yönelik krediler kalkınma bankalarının görevi. IMF fakirliğe yönelik herhangi bir aksiyonda bulunmamalı... Calomiris ayrıca, Arjantin krizinin reform yorgunluğundan kaynaklandığını söylüyor. Diyebilirsiniz ki, ne bitmez tükenmez reform süreciymiş bu! Yorulmaya gör, hemen kriz patlıyor.

Calomiris’in Türkiye’de uygulanan programla da ilgili eleştirileri var. Türkiye’nin döviz rezervleri toplam dış borç açılımından (exposure) fazla. Dolayısıyla sorun dış - dengenin sürdürülebilirliği değil. Aksine sorunlar iç dengelerde, saygınlığı olan maliye politikasında, iyi yönetişim ve siyasetin ekonomi dışında tutulmasında. Bununla beraber Calomiris IMF kredilerinin reform koşullarına bağlanmasından kaygılı. Çünkü IMF’nin amacı farklı.
Üstelik Türkiye "neden bu sefer reformları başarsın ki" diye sorguluyor. "Türkiye üstlendiği reformları şimdiye kadar çok kez deneyip bıraktı." Calomiris verilen güçlü kredileri de G 7 ülkelerinin Türkiye’yi siyasal olarak önemsediklerinden bir mali subvansiyon olarak görüyor. İçimden düşünüyorum, bu yıl IMF kanalıyla 9 - 10 milyar dolar daha Türkiye’ye gelirse IMF’de başkaldırmalar ortaya çıkabilir mi? 2001 yılında milli gelire göre IMF tarihinin en büyük yardım paketini alan Türkiye rekor üstüne rekor mu kırıyor?
Program başarısız olursa bazıları yine IMF’nin programının tekniğini eleştirecek. IMF elbette eleştirilemez değil.
Sevaplarının yanı sıra bayağı günahları var. Ama Türkiye örneğinde iş IMF’ye değil, kuşkusuz reformları hızlandırması gereken bize kalıyor.