Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bugün 6 Aralık. Demirbank'a el konulduğu tarihin yıldönümü. Pırıl pırıl banka ne yazık ki iki hafta süren kasım krizinin sonunda Mevduat Sigortası Fonu'na devroldu. Kimine göre de kıskanç bankaların hışmına uğradı, kimine göre de Merkez Bankası (MB) yetersiz yardımda bulundu. Kimilerine göre ise, Demirbank gırtlağına kadar Hazine bonosu doldurarak aşırı risk almıştı. Hazine bonosunun riskli olup olmadığı tartışılabilir. Mesela Sermaye Piyasası Kurulu'nun sigorta fonlarına Hazine bonosu dışında yatırım yapmaya izin vermediğini unutmayalım. Ancak kuşkusuz kısa vadeli kaynaklardan fonlanan bono yatırımının faiz ve vade (likidite) riski bulunuyor.
Demirbank kriz öncesi risk rasyosu en düşük bankalardan biriydi. Sermaye yeterliliği çok yüksek görünüyordu. Çünkü bono, mali rasyolarda riskli sayılmıyor. Fona devrolmasına neden izin verildiği de hala bir muamma. Eski patron susuyor, bürokrasi üstünü örtüyor, siyasetçi de olayı önemsemiyor. 2000 yılında iç borçlanmanın amiral gemisi borcun yüzde 18'ine yakınıyla borçluya geri döndü. Sonra da dünyanın sayılı bankalarından biri tarafından satın alındı. Şimdi muhtemelen bir başka amiral gemisi onun yerine geçti.
Kasım krizi ülkemizde bugün uygulanan politikaların nüvesini oluşturuyor. Bu nedenle o krizi çok iyi anlamak gerekiyor. Olayların nasıl geliştiğini biliyoruz. Nasıl sonuçlandığına gelince...
1 Aralık Cuma: IMF MB'nin net iç varlıklar (NİV) hedefine (yani piyasaya para vermemekte) direnmesinde ısrar eder. Faizler yüzde 873'e uçar gider. Bono faizleri yüzde 67'ye tırmanır. MB hedefini 1.9 katrilyon olarak belirler, ama NİV 3.3 katrilyona tırmanmıştır bile. Yani piyasaya fazlasıyla para sürülmüş ama faizler düşmemiştir. Çünkü müdahale yetersiz olmuş, piyasadaki likidite sıkışıklığına neden olan güven bunalımı (!) çözülememiştir.
4 Aralık Pazartesi:
Toplam 7 milyar dolar ülkeden çıkmıştır. Gecelik faizler yüzde 900'leri aşıp, repolar da yüzde 1200'leri aşınca işadamları Ankara'nın kapısına dayanmışlardır... Ama bir sonuç alınamamıştır. Telekom'daki gecikme yabancı yatırımcıyı ürkütmüş, ortada bir likidite krizi bırakmıştır.
6 Aralık Çarşamba:
IMF kaçan (veya hala kaçmak isteyen) dövizin telafisi için 10 milyar dolarlık ek rezerv kolaylığını MB'ye verme sözünü verir. Ancak Demirbank dahil bazı bankalara el konulmasını ister. Bankalardan sorumlu kurul da bunu hemen gerçekleştirir.
Kasım krizi böyle sonuçlandı. Ama krize bu sorunlu bankalar katkıda bulunsalar dahi, kamu bankalarının egemen rolü çok açık. 14 katrilyona ulaşan zararlarını kısa vadeli piyasalardan fonlayan bu bankalar sistemi zehirliyordu. Bu sürdürülemezdi. Sonunda da krize neden oldu. Kasımdan şubata kadar hiçbir önlem alınmadan bunların piyasada kalmalarına göz yuman bürokrasi, IMF ve siyasiler aslında şubata çanak tutmuş oldular. Bu nedenle ağır derecede sorumlular!
Güçlü ekonomiye geçiş programının hedeflerinden çok önemli biri de kamu bankalarının yeniden yapılandırılması. Şimdiye dek büyük başarı elde edildiği gözleniyor. Önceki hafta sonu Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık bazı ekonomistleri özel bir toplantıda bir araya getirdi ve aylardır gerçekleştirilen reformları aktardı. Aldığımız izlenim, türlü eksiklere rağmen program artık yoluna girmiş görünüyor.
Ancak bu arada kabak başkalarının başına patladı.