Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF'nin Avrupa Bölgesi Direktörü Willy Kiekens birkaç gündür Türkiye'de. Ankara'da TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile de görüşen Kiekens toplantı çıkışında IMF'nin önümüzdeki yıl ekonomide ciddi bir canlanma görüleceğine emin olduğunu belirtti. Demek ki, bazıları Kiekens'e bu konuda kaygılı olduklarını iletmiş.
Kiekens, reel sektörün toparlanması için üç alana işaret ediyor: Vergilerdeki gelişme; finans kesiminin reel sektörü kredilendirmesi ve üçüncüsü iç talebin canlandırılması.
1) Vergi alanında yapılması arzu edilen; yükün, yani oranların düşürülmesi kolay değil. Çünkü kamu maliyesindeki gedik böylesi bir atılımı olanaksız kılıyor. İç borcun 110 katrilyona ulaştığı bir yapıda vergileri azaltmak değil, aksine tahsilatı artırmak gerekiyor.
2) Bankaların daha fazla kredi vermesi arzusu da kolay değil. Bırakın özel bankaları kamu bankaları bile kredi vermiyor. Çünkü özel bankaların sermayeleri yetersiz hale gelirken, kamu bankalarının da likidite sorunları (azalsa da) sürüyor. Son haftalarda gözlenen kredi pazarlama yarışında ise rakamlar yetersiz düzeyde.
3) İç talebin canlandırılmasının da nasıl olacağı merak konusu. Önceki gün Profilo'nun patronu Jak Kamhi krizin ilacının güven ve umut olduğunu belirtmiş. Çok doğru... Eğer iç tüketime dayalı bir büyüme sağlayacaksak kara bulutların dağılması gerekiyor.
Sayılanlar arasında unutulan bir alan daha var ki, programın en kritik alanı: Dış talep, yani ihracat. Küresel durgunluk nedeniyle, 2002 yılına ilişkin ekonomi yönetimi çok karamsardı. Belki de karamsarlık taslayarak IMF'den yüklü para koparmak istediler. Ancak bizim görüşümüz 2001 yılındaki ihracat artışının (olağanüstü bir değişiklik olmazsa) 2002 yılında da süreceği yönünde. ABD'den gelen haberler küresel daralmanın tahminlerin çok altında olacağını gösteriyor. Sürekli faiz indirimleriyle ekonomi canlı tutulmaya çalışılıyor. (Faiz indirimlerinin Japonya'da olduğu gibi para tuzağı yoluyla ekonomiyi canlandırmayacağı görüşüne de katılmıyoruz)
Turizmde 11 Eylül'ün tahribatı sanılandan düşük olacağı belli oldu. Ekonomi yönetimine bunu da hatırlatmak isteriz!
Verilere gelince. Henüz sonuçlar çok çarpıcı olmasa da, gelişmeler umut veriyor. Ekim ayı üretim endeksi beklentimiz yüzde 15'e yakın daralmaydı. Gerçekleşme bunun altında (yüzde 13.5 daralma) oldu. Kapasite kullanım oranı da mayıstan bu yana (ağustos hariç) her ay yükselme gösteriyor. Üstelik, bu kriz öncesi ayları artık aşıyor.
Tarım geçen yıl çok olumsuz geçmişti. Bu yıl ise belli bir büyüme bekleniyor. Fiyat politikasının nasıl gerçekleşeceği bilinmese de, yağışlar bu yılın rekoltesini olumlu yönde etkileyebilir.
Bazı sektörlerde (otomotiv, inşaat gibi) sıkıntılar sürebilir. Ancak kurlarda uzun süreli istikrar korunursa ekonomide canlanma yılın ikinci yarısından sonra artabilir.
Tabii işler hayli yavaş gitti. Ne aktif yönetim şirketi resmen kuruldu, ne de İstanbul Yaklaşımı henüz devreye girebildi. Büyüme son derece önemli. 2002 yılında büyümeye geçilemezse, ağlayan sızlayan Arjantin'in yanında Türkiye de yer alabilir. Bu nedenle reel sektörün yürümesi değil, koşması, yetişmesi gerekiyor! Koş reel sektör koş!